Google
 

BODRUM


BODRUM'UN TARİHÇESİ

Bodrum geçmişte bir çok uygarlığa beşiklik etmiştir. Çağlar boyunca Ege adalarından gelenlerin sayısız istilasına uğrayan Bodrum, Akdeniz'de hakimiyet kurmak isteyenler için önemli bir merkez olmuştur. Ionia ile Likia arasında kalan bölgede diğerlerine göre daha küçük olan Karya (Karia) yer alır. Halikarnassos, (Bodrum) Karya'nın önemli şehirlerinden birisi oldu. Bölge tarihçi Heredot'u, tarihin ilk kadın amirali olan I. Artemisia ve onun kadar başarılı amiral olan II. Artemisia'yı, Leachares, Shepas gibi sanatçıları yetiştirmiştir.

Bodrum tarih boyunca Preslerin Makedon'ların, Roma İmparatorluğunun ve Bizans'ın egemenliği altına girmiştir. Bizans, 1071 yılında Malazgirt'te Selçuklu Sultanı Alpaslan'a yenilmesinden sonra Anadolu hakimiyetini kaybetmiştir. Osmanlı hükümdarı Mehmet Çelebi tarafından 1415 yılında Halikarnassos'a yerleştirmiştir. Rodos Şövalyeleri, bu günkü Bodrum Kalesini inşa ederek yörede egemenlik kurmuşlardır. Akdeniz'i bir Türk gölü haline getiren Kanuni Sultan Süleyman 1522 yılında düzenlediği Rodos Seferinde Rodos ile birlikte Bodrum'u da Osmanlı topraklarına katmıştı.


BODRUM'DA GEZİLECEK YERLER VE AKTİVİTELER


ANTİK ESERLER

Antik Tiyatro: Bodrum-Turgutreis yolu üzerinde yeralmaktadır. 13.000 kişilik tiyatronun yapılan kazılardan sahne bölümü ortaya çıkarılmış ve oturma yerleri restore edilmiştir.

Kaya Mezarları:Tiyatronun daha yukarısında ve yamaçta Helenistik ve Roma devrine ait kaya mezarları bulunmaktadır.

Myndos Kapısı: Kentin batısında, Halikarnassos'un giriş kapılarından biriydi. Myndos kapısı iki anıtsal kule ile onların ardında şehre girilen kapının yer aldığı bir iç avludan oluşmaktaydı. Bu kapının kuzeyinde yer alan surlar ile kulelerin onarımının birinci aşaması 1999 yılında tamamlanmıştır.

Çıfıt Kale (Aspat): Yarımadanın güneybatısında Bağla koyuna yakın bir kayalık üzerinde kurulmuştur. Çeşitli uygarlıklara ait kalıntılar yer almaktadır.

Antik Kentler: Myndos (Gümüşlük), Termena (Akçaalan) Telmisos (Gürece), Kadıyanda (Aşağıgöl), Theangela (Etrin) Yarımada bulunan antik kentlerdir.

Stratonikeia: Yatağan - Milas karayolu üzerinde bulunan Eskihisar köyündeki harabeler Karya, Roma, Bizans devirlerine ait zengin kalıntılara ev sahipliği yapmaktadır.

Lagina: Yatağan'ın Turgut mevkisindeki Hekate tapınağına toprak yoldan (9 km.) gidilerek ulaşılır. Karia'nın önemli merkezlerinden biri olan Lagina'nın antik bronz çağından beri yerleşim olduğu, yapılan kazılardan anlaşılmaktadır.

Sedir Adeun (Kedreae): Gökova - Akyaka'dan ya da Çamlıköy'den denizyolu ile ulaşılabilen Sedir Adası, doğal ve tarihi güzellikleriyle yörenin gözde ören yerlerindendir. Apollo Tapınağı, tiyatro, antik liman ada da görülecek ilk kalıntılardır. Ünlü Kleopatra plajı da bu adadır.

Sarnıçlar: Yarımadanın hemen tamamında Osmanlılar tarafından yapılan ve bugün 'Gümbet' olarak tanımlanan sarnıçlar görülür. Zamanın zenginleri tarafından kendi adlarına inşa edilmişlerdir.


KALELER


Bodrum Kalesi (Saint Petrum): M.S. 15. yy.da Rodos Şövalyeleri tarafından St. Peter adına 99 yılda inşa edilmiştir. Halikarnassos'un ilk kurulduğu noktada Zephyrion adası üzerine kurulmuştur. Kale'nin yapımı sırasında Mausolos Anıt Mezarının taşları ve rölyefleri kale duvarlarında kullanılmıştır. Osmanlılar zamanında Kale içindeki kiliseye bir minare ilave edilerek bir cami haline getirilmiştir. Ayrıca bir de küçük Türk Hamamı inşa edilmiştir. 1595'te hapishane olarak kullanılan Kale bugün müze olarak düzenlenmiştir. Yaklaşık 30.000 m²'lik alana sahip olan kalede 5 kule vardır. Bunlar Fransız, İngiliz, İtalyan, Alman kuleleri ile Yılanlı Kule'dir.


Camiler, Türbeler

Mustafa Paşa Cami: Kızılhisar'lı Mustafa Paşa, Bodrum'a tersane yaptırmak için geldiğinde bu camiyi yaptırmıştır (1723).

Tepecik Cami: Mustafa Paşanın kahyası Hamam Ağa tarafından yaptırılmıştır.

Adliye Cami: II. Abdulhamit'in gönderdiği ve halktan toplanan paralarla 1901 yılında yapılmıştır.

Şaldırşah Horasani Türbesi, Kubbeli Türbesi, Mustafa Paşa ve Kaptan-ı Derya Cafer Paşanın mezarlarının bulunduğunu Mustafa Paşa Türbesi, Koyunbaba Türbesi görülmeye değer yerlerdir.


EĞLENCE YERLERİ



Bodrum Ege kıyıları içinde yaşamının renkliliği ile tanınmış en önemli ilçemizdir. Günün her saatinde değişen canlılığı ve renkliliğin yanı sıra, gece yaşamının olanca çekiciliği Bodrum'un ana karakteridir. İskele Meydanından başlayıp Kumbahçe Mahallesinin sonuna kadar devam eden Cumhuriyet caddesinde yaz geceleri adım başı rastlanan meyhaneler diskotekler, tavernalar ve barlar her yaştan insanın eğlenmesine olanak tanır. Bodrum gecelerinin gizemli koyuluğu içinde, eski çağlardan kalmış bir tılsım gibi parıldayan kalenin manzarası, Bodrum akşamlarına ayrı bir güzellik katar. Cumhuriyet Caddesindeki barların yanı sıra Banka Sokak ve iç limanda da pek çok eğlence yeri bulunmaktadır. Taverna müziğinden caz müziğine kadar her türlü müziğin dinlenebileceği barlarda, Bodrum geceleri olanca çekiciliği ile yaşanır.


YAT TURİZMİ


Yapım, bakım, onarım ve işletmeciliği kapsayan yat turizminin merkezi Bodrum'dur. İçmeler Tersanesinde ismi artık neredeyse Bodrum'la özdeşleşmiş gulet tipi tekne yapımı geleneği sürdürülmektedir. Tersane büyüklüğündeki tesiste de modern teknoloji ile 30 metre uzunluğundaki lüks yelkenli yatlar inşa edilebilmektedir.

Bodrum'da 275 yat kapasiteli marina bulunmaktadır. Ayrıca 12 çekek yerinde yatların bakım, onarım ve kışlama hizmeti verilmektedir.

Bodrum yat yarışları, tamamıyla deneyimsiz insanların hatta bebeklerin bile katılabildiği belki de dünyadaki tek yat yarışıdır. Bodrum Cup, 15-30 m. uzunluğunda, lüks guletlerin yarıştığı en konforlu yarıştır. İsteyen yarışa aktif olarak katılmakta veya işi mürettebata bırakarak çevrenin tadını çıkarabilmektedir.


MAVİ YOLCULUK


Bodrum'dan güneydoğuya doğru uzanan Gökova Körfezi, Halikarnas Balıkçısı ve Azra Erhat'ın keşfettiği bir deniz yolculuğu olarak, onların bu adı vermelerinden beri 'Mavi Yolculuk' diye anılır.

Bodrum'dan demir alan tekneler Gökova'ya doğru ilerlerken mavi ile yeşilinin ahengini berrak suların altındaki güzellikleri keşfederler. Bodrum'da yüzlerce yıldır süren tekne yapımı ve denizcilik turizm talebiyle artmış, yat turizmi Bodrum için en önemli gelir kaynağı olmuştur. Karaada, Kargacık Bükü, Pabuç Burnu, Kargı Adası, Alakışla ve Çökertme Mavi Yolculuk'ta görülen ilk yerlerdir. Küçük Çatı, Büyük Çatı, Yedi Adalar, Longöz, Değirmen Bükü, Karacasöğüt gibi denizi berrak ve ağaçlıklı koylar Mavi Yolculuğun önemli duraklarıdır. Doğal güzelliklerin yanı sıra Sedir Adası, Keramos Antik Kenti, Yedi Adalar gibi tarihsel mekanlarda ziyaret edilmektedir. Gruplar oluşturularak yapılan bu yolculuğa 7-10 gün ayırmak gerekmektedir.




PLAJLAR


Güvercinlik : Bodrum’a 25 km. uzaklıkta, yeşil ve mavinin iç içe geçtiği harika güzelliğe sahip bir koydur. Güvercinlik bu doğal ve doyumsuz güzelliği yanında, karşısında bulunan Salih Adası ile de ilgi çekmektedir.
Torba : Bodrum’a 5 km. uzaklıkta sakin bir köydür. Çam ve zeytin ağaçlarının yeşilliği ile pırıl pırıl bir denizin kaynaştığı şirin ve hareketli bir koy olan Torba’dan Didim, Milet ve Priene’ye tekne turları yapılmaktadır.

Gölköy : Bodrum’un 13 km. kuzeyinde bulunan Gölköy, çam, mandalina ve palmiye ağaçlarının serin bir denizle birleştiği doğa harikası yörelerimizden biridir.

Gündoğan : İnsan elinin az değdiği, güzelliğini en doğal biçimiyle hala korumakta olan Gündoğan Koyu, Bodrum’a 18 km. uzaklıkta olup mandalina bahçeleri ile ünlüdür.

Yalıkavak : Bodrum’a 18 km. uzaklıkta bulunan köy, yarımadanın kuzeybatısındadır. Yel değirmenleri, denizi, balığı ve narenciyesi ile ünlü olan Yalıkavak’ın bir diğer özelliği de en ünlü süngercilerin buradan çıkmasıdır.

Gümüşlük :Yarımadanın en eski yerleşim birimlerinden biridir. Bölgede Tavşan Adasını karaya bağlayan eski limanın kalıntılarını yer yer görebilmek mümkündür. Berrak denizi ve balığı ile ünlü olan Gümüşlük ayrıca flora yapısının zenginliği ile de dikkat çekicidir.

Kadıkalesi : Berrak bir deniz ve narenciye bahçeleri ile çevrili olan Kadıkalesi, Bodrum’a 23 km. uzaklıkta olup adını Helenistik dönem mimarisinin örneklerinden olan kale kalıntısından almıştır.

Turgutreis : Adını ünlü Türk denizcisi Amiral Turgut Reis’ten alan kasaba Bodrum’dan sonra yarımadanın en kalabalık yerleşim merkezidir. Gün batımının en güzel izlendiği yerlerden biri olan Turgut Reis mandalina bahçeleri ile ünlüdür.

Akyarlar : Nefis bir kumsala ve pırıl pırıl bir denize sahip olan koy, Bodrum’a 13 km. uzaklıktadır. Antik adı Arhialla olan Akyarlar, sörf için son derece uygun koşullara sahip olması ile dikkat çekici olmaktadır.

Bağla : Yarımadanın en güzel koy ve plajlarından birine sahip olan Bağla, kamp yapmaya oldukça elverişli olup Bodrum’a 14 km. uzaklıktadır.

Aspat : Yöresel türkülerde adı geçen Aspat’ın eski adı Aspartos’tur. Bağla’dan sonra deniz kıyısında yükselen bölgede, Klasik Çağ’dan günümüze dek gelen çeşitli uygarlıkların kalıntıları görülebilmektedir.

Ortakent : Mandalina bahçeleri ve ılık denizi ile ünlü olan Ortakent Bodrum’a 14 km. uzaklıkta olup Bodrum’daki köy yaşamını gözlemlemek için en uygun noktalardan biridir.

Bitez : Bodrum’a 10 km. uzaklıkta bulunan Bitez, köyle deniz arasındaki araziyi kaplayan mandalina bahçeleri ile maviyle yeşilin birleştiği en güzel köşelerden biridir.

Karaada : Bodrum’a yaklaşık 6 km. mesafede bulunan Karaada, şifalı sıcak suyu ile ünlüdür. Doğal bir mağaradan çıkan bu suyun ve mağaradaki çamurun çeşitli rahatsızlıklar üzerinde etkisi olduğu söylenmektedir.

Ada Boğazı (Akvaryum) : Suyun berraklığı nedeniyle Akvaryum adıyla adlandırılmaktadır. İç adanın açıklarında 30 m’ye kadar derinliği olan deniz tabanı çıplak gözle görülebilmektedir.



GELENEKSEL BODRUM EVLERİ



Geleneksel Bodrum mimarisinin ortak özellikleri, penceresiz giriş katları, ikinci katta kapıları, içeriye çekme merdiven ya da köprülerle girilmesidir. Yasayla koruma altına alınan bu evlerin, merkezde, Ortakent'te, Gümüşlük'ün üstünde Kocakaya köyünde yoğun olarak gözlemlenebilir. Buraya yerleşen sanatçı, edebiyatçı gibi şahsiyetlerin restore ederek Bodrum'a kazandırdıkları evler önemli çekim değeri yaratmaktadır.



MÜZELER


Bodrum Sualtı Arekoloji Müzesi: Bugün kendi türünde dünyanın en önemli ve büyük müzelerinden biridir. 1960'larda başlayan kazılar sonucu elde edilen eserler Bodrum Kale'si içinde yer alan bu müzede sergilenmektedir. Müzede, Doğu Akdeniz amphoraları koleksiyonunu, Bodrum yakınlarındaki batıkların üzerinde yapılan araştırmalar sonucu elde edilen bulgular burada sergilenmektedir. Belli başlı batıklar ise Yassıada, Şeytan Deresi, Serçe Limanı batıklarıdır. Dünyanın en eski batık gemi kalıntısı da görülmeye değer bir eserdir.

Bodrum Kalesi Tel: (+90-252) 316 10 95
Ziyaretçi Saatleri: 10:00-12:00, 14:00-18:00
Ziyaretçi Günleri Pazartesi hariç her gün.

Mausoleion Açık Hava Müzesi: Karya Kralı Mansolosiun mezarı olduğu için onun adıyla anılır. Karısı aynı zamanda kız kardeşi olan Kraliçe II Artemisia tarafından dönemin ünlü mimarlarına yaptırılmıştır. Büyük Anadolu depremiyle neredeyse tamamen yıkılan ve dünyanın 7 harikasından biri olarak anılan bu anıt mezarın yerinde bugün küçük bir müze bulunmaktadır. Günümüz kullanılan 'Mozele' sözcüğü kral Mausolos'un adından gelmektedir. Mausoleion'a ait taşların pek çoğu Bodrum Kale'sinin yapımında kullanılmış, röliyefli güzel parçaları ise XIX yy. yaptıkları kazı sırasında İngilizler tarafından British Museum'a götürülmüştür.

(Bilgiler Kültür ve Turizm Bakanlığı Web Sitesinden Alınmıştır)















SAFRANBOLU

SAFRANBOLU'NUN KONUMU


Co��rafi bak��m��ndan il��e engebeli bir b��lgede yerle��mi��tir. ��l��enin en al��ak noktas�� 300 metre, en y��ksek noktas�� 1750 metre, ��ehir merkezinin en al��ak noktas�� 400 metre, en y��ksek noktas�� ise 600 metre civar��ndad��r. ��l��enin y��z��l����m�� 1013 km2'dir ve bunun b��y��k b��l��m�� ormand��r.

Safranbolu kuzeybat�� Karadeniz b��lgesinde Karab��k iline ba��l�� bir il��e merkezidir. Denizden ku�� u��umu 65 km. i��erde bulunan, koordinatlar�� 41��-16' kuzey enlemi ile 32��-41' do��u boylam��ndad��r.

Kom��u iller; Bart��n ve Kastamonu,
Kom��u il��eler; Ulus, Eflani, Ara�� ve Ovac��kt��r.


SAFRANBOLU'NUN TAR��H��ES��

Anadolu'nun kuzey bat�� kesiminde, Antik Devirde tarih��i Homeros'un ��lyada destan��nda Paplagonya olarak ge��mektedir.Y��rede s��ras�� ile Hititler, Frigler, dolayl�� yoldan Lidyal��lar, Persler, Helenistik Krall��klar (Pondlar), Romal��lar, Sel��uklular, ��obano��ullar��, Candaro��ullar�� ve Osmanl��lar egemenlik kurmu��lard��r.
Safranbolu 1196 tarihinde Sel��uklu Sultan�� II.K��l���� Arslan'��n o��lu Muhiddin Mesut ��ah zaman��nda T��rklerin eline ge��mi��tir. Tarihi s��re�� i��erisinde ise 1213-1280 tarihleri aras��nda ��obano��ullar��n��n, 1326-1354 tarihleri aras��nda Candaro��lullar��n��n, 1354-1402 ve 1423 y��l��ndan itibaren de Osmanl��lar��n egemenli��ine girmi��tir.
Safranbolu, tarihi ge��mi��inde, en ��st��n ekonomik ve k��lt��rel d��zeyine Osmanl�� d��neminde ula��m����t��r. Kentin 17. yy da ��stanbul-Sinop kervan yolu ��zerinde ��nemli bir konaklama merkezi olu��u, b��lgede ticaretin geli��imine olanak sa��layarak zenginle��tirmi��tir. (Bu d��nemde ��stanbul ve Kastamonu ile yo��un ili��kiler ya��anm����, Osmanl�� devlet adamlar��ndan baz��lar�� kente ��nemli eserler b��rakm����lard��r.
Safranbolu geleneksel T��rk toplum ya��ant��s��n��n t��m ��zelliklerini yans��tan ve uzun tarihi ge��mi��inde yaratt������ k��lt��rel miras�� ��evresel dokusu i��inde koruyan ��rnek bir kenttir. Sahip oldu��u zengin k��lt��rel miras�� kent ��l��e��inde korumadaki ba��ar��s�� Safranbolu'yu "D��nya Kenti" ��n��ne kavu��turmu�� ve UNESCO taraf��ndan "D��nya Miras Listesi"ne al��nm����t��r.
T��m ��lkede bulunan yakla����k 50 bin kadar korunmas�� gerekli K��lt��r ve Tabiat varl������n��n 1131'i Safranbolu'dad��r. Bu zenginlik kenti bir M��ze Kent haline getirmi��, korumac��l��ktaki ba��ar��s�� ise kente "Koruman��n Ba��kenti" ��nvan��n�� kazand��rm����t��r.
Kentin ��n��n�� olu��turan Safranbolu Evleri 18.ve 19.yy. T��rk hayat��n��n ge��mi��ini, k��lt��r��n��, ekonomisini, teknolojisini ve ya��ama bi��imini yans��tan m��kemmel mimarl��k bilgisi ile yap��lm����lard��r. Yakla����k 2000 geleneksel T��rk evi bulunmaktad��r. Bu evlerin 800 kadar�� yasal koruma alt��ndad��r.
Geriye do��ru 3000 y��ll��k tarihi ge��mi��e sahip olan Safranbolu pek ��ok uygarl����a ev sahipli��i yapm���� ve g��n��m��ze bir k��lt��r zenginli��i olarak ula��m����t��r. ��zellikle Osmanl�� d��neminden kalma han, hamam, cami, ��e��me, k��pr�� ve e��siz konaklar gelenlere hayranl��k uyand��racak niteliktedir.
1975 y��l��nda An��tlar Y��ksek Kurulunun Safranbolu"yu kentsel sit ilan etmesi ile akademik d��zeyde ba��layan kente olan ilgi , zamanla ��lkemiz s��n��rlar��n��n d������na ta��m����t��r. 90'l�� y��llar��n ba����ndan bu yana k������k ve orta ��l��ekli turistik tesislerin olu��umu ile turizm il��e ekonomisindeki yerini hissettirmeye ba��lam����, terk edilen konaklar, otel, lokanta gibi i��levlerle ya��ama d��n����t��r��lm����, bozulan arnavut kald��r��mlar�� yeniden yap��lm����, an��tsal eserler restore edilmeye ba��lanm����, kaybolmak ��zere olan el sanatlar�� turistik ama��la yeniden canl��l��k kazanm����t��r.


SAFRANBOLU'DA GEZ��LEB��LECEK M��ZE EVLER




KAYMAKAMLAR GEZ�� EV��


18. ve 19. yy. T��rk toplumunun ge��mi��ini, k��lt��r��n��, ya��ama bi��imini ve teknolojisini yans��tan Safranbolu Evleri aras��nda ��nemli bir ��rnektir. 18. yy. ba��lar��nda yap��ld������ san��lmaktad��r.
Sahibi Safranbolu k����las�� kumandan�� Hac�� Mehmet Efendi'dir. Hac�� Mehmet Efendi'ye yarbay kar����l������ olan "Kaim-Makam" denilmesi nedeniyle ailesi; dolay��s��yla evleri de halk aras��nda bu isimle s��ylenegelir olmu��tur.
Kentsel dokusunu ve t��m mimari ��zelliklerini g��n��m��ze dek koruyabilmi��, il��emizde T.C. K��lt��r Bakanl������'n��n Safranbolu'nun korunmas�� ve sa��l��kla��t��r��lmas�� projesi ��er��evesinde 1979 y��l��nda kamula��t��r��p restorasyonunu tamamlad������ Kaymakamlar Evi; 16.12.1981 tarihinde E��itim Merkezi olarak hizmete a����lm����t��r. Safranbolu ��ar����'s�� i��inde, H��d��rl��k Yoku��u Soka���� ��zerinde bulunan yap��; kitle, plan ve cephe olarak ��zg��n bir T��rk Evi niteli��indedir.

K��LEC��LER GEZ�� EV��

����enin Musalla Mahallesinde K����layan�� ve Akp��nar sokaklar��n��n birle��ti��i k����e ba����nda bulunan Kileciler Evi'nin 1884 y��l��nda Hac�� Mehmet Efendi taraf��ndan yapt��r��ld������ bilinmektedir. Her iki soka����n e��imine g��re bi��imlenen yap��, tam anlam��yla bir k����e evdir. Temel ta�� duvarl��, ��st katlar ah��ap ��atk�� aras��nda kerpi�� dolgudur. ��ki cephede ��st kat zarif i��lemeli ta�� konullar ��zerinde d����ar��ya ta��arak in��a edilmi��tir. Harem ve selaml��k b��l��ml�� kona����n selaml��k giri��i K����layan�� Soka����, harem giri��i ise Akp��nar Soka���� ��zerinde bulunmaktad��r.

EM��R HOCA ZADE AHMET BEYLER GEZ�� EV��


Ba��lar-De��irmenba���� mevkiinde bulunan bu evin bir odas�� ��nceden izin al��nmak suretiyle gezilebilmektedir.
Ola��an��st�� ah��ap i����ili��iyle dikkat ��ekmi��tir.


M��ZE K��Y


Safranbolu'ya 11 km uzakl��ktaki "M��ze K��y"e Safranbolu-Ara�� karayolu ��zerinden gidilmektedir. K��lt��r Bakanl������ taraf��ndan 1997 y��l��nda ger��ek bir T��rk-T��rkmen K��y�� olu��u ve tarihi yap��lar��n��n g��rkemi nedeniyle koruma alt��na al��nm����t��r. Safranbolu'nun k������k bir maketidir. 93 tescilli eser bulunmaktad��r.

16.y��zy��lda Safranbolu y��resinde ya��ayan g����ebe cemaatlere"Y��r��kan-Tarakl��" ya da "Y��r��kan-�� Tarakl��borlu" ad�� verilmektedir. Osmanl�� ��mparatorlu��u d��neminde Safranbolu, biri bug��nk�� Safranbolu il��e merkezinde Medine-i Tarakl��borlu di��eri merkezi bug��nk�� Y��r��k K��y�� ad��n�� ta����yan a��iretler i��in kurulmu�� olan Y��r��kan-�� Tarakl��borlu ad��n�� ta����yan iki ayr�� kazad��r. Her iki kazan��n da merkezi K��tahya olan Anadolu Beylerbeyinin Bolu Sanca����na ba��l�� oldu��u bilinmektedir.

Y��r��k k��y�� ile ilgili yaz��l�� efsanelerde, Y��r��klerin 14.15. y��zy��llarda g����er durumda olduklar�� kendilerine ��zg�� vergi d��zeni ile ayr�� bir "kariye" te��kil edecek ��ekilde bir kad��ya ba��lan��p zaman i��erisinde yerle��tirildikleri ve bu kazan��n merkezi olarak bug��nk�� Y��r��k K��y��n��n tespit edildi��i ve y��zy��llar boyunca konumlar��n�� devam ettirdikleri anla����lmaktad��r.

K��y��n ya��l��lar��n��n kendi atalar��ndan duyduklar�� efsaneye g��re; Osmanl��n��n ba��lang��c�� olan Kay�� Boyunun Karake��ili A��iretine ba��l�� olarak buraya yani, Safranbolu'nun Tarakl�� Borlu y��resine, geni�� aileleri ve hayvanlar�� ile 3 karde�� gelmi��ler. Adlar��; H��seyin, Hac�� ve Davut'tur. Bu geni�� oba yerle��irken, b��y��k karde�� H��seyin, bu Y��r��k Kariyesini kurmu��tur. Di��er karde��ler de yine kendi adlar��n�� ta����yan "Hac��lar Obas��" ve "Davut Obas��"n�� kurmu��lard��r.

19.yy ikinci yar��s��nda ��zellikle ll.Abd��lhamit d��neminde, Y��ld��z Saray��n��n muhaf��z biriminde Karake��ili a��ireti bireylerinin yer ald������ , hatta saray��n d���� binalar�� ve bah��eleri Arnavut ve Bo��nak k��kenli muhaf��zlar��n korumas��na b��rak��lm����ken, H��nkar��n yatt������ binan��n gece ve i�� g��venli��inin Karake��ili A��iretinden gelme elemanlara emanet edildi��i bilinmektedir.

Bu askerlik hizmetleri dolay��s��yla bir d��nem Yeni��eriler yoluyla Bekta��ilik d��nya g��r������n��n Y��r��k K��y��'nde baz�� aileleri etkiledi��i, fakat 19. yy ba��lar��nda bu etkinin ortadan kalkt������ K��ydeki mezar ta��lar��n��n incelenmesinden anla����l��yor.

Safranbolu'nun aksine arsa ve engebeli arazi sorunu olmayan Y��r��k'l��ler evlerini nerede ise biti��ik nizamda in��a etmi��lerdir. Anadolu k��ylerinde genellikle g��r��len ev k��melenmesi yerine ana cadde boyunca yap��lanm����lard��r. Evlerin t��m��n��n kendilerine ait bah��eleri vard��r. Y��r��k'��n kent boyutlu evlerinde k��rsal bir ya��am hakimdir. Osmanl�� d��nemi klasik ��slubun ev mimarisindeki en g��zel ��rnekleri ile dolu ve bilinen k��y evi tarz��n��n d������ndaki konaklardan olu��an bir yerle��imdir.


ULU YAYLA

Safranbolu��ya 50 km. uzakl��kta olup Safranbolu-Ulus ve Eflani ��l��elerinin kesi��ti��i bir noktada bulunmaktad��r. 280 hektarl��k 7km uzunlu��undaki Uluyayla, ��evresindeki ormanlarda pek ��ok a��a�� ��e��idini ve yaban hayat��n�� bar��nd��rmaktad��r. Ortada bulunan g��let, i��inden yer alt�� nehrinin ge��ti��i ma��ara ve ��e��itli sporlara elveri��li yama��lar�� Uluyayla��n��n g��zelli��ini art��rmaktad��r.


KANYONLAR

Safranbolu'ya 13 km uzakl��ktaki D��zce K��y��'n��n biri giri��inde, di��eri Kozca����z Mahallesi'ndeki kanyonlar foto safari ve yaban hayat�� koruma alan�� olarak d��zenlenmi��, bakir bir turizm se��ene��idir.

Tokatl�� G��m���� Deresi boyu

Ba��lar ��l��-Bulak Deresi

��ar���� A��a���� Tabakhane-Derek��y De��irmeni

��ar���� _ Yukar�� Tabakhane ���Akp��nar Sokak

Ak��asu Ka��ak Camisi-Uzunk��r

Bulak Ma��aras�� -��ar���� D����kale Alt��-Dibanoz

G��m����-Misak�� Milli-Kanl��kaya b��lgede trekinge elveri��li parkurlar mevcuttur.


ARKEOLOJ��K ALANLAR


��lk ��a�� tarihlerinde Paflagonya olarak bilinen y��rede saptanan 116 kaya mezar��n��n b��y��k ��o��unlu��u Karab��k ili ve ��evresinde yer almaktad��r. Safranbolu��nun G��ndo��an, ����b��l��k, Hac��larobas�� ve ��avu��lar k��yleri ��evresinde Roma d��nemine ait pek ��ok kaya mezar�� bulunmaktad��r. Bunlar��n en ��nemlilerinden 4���� Hac��larobas�� k��y��nde, 5��i ����b��l��k k��y��nde bulunmaktad��r. Bir temel kaz��s��nda ����kar��lan Roma d��nemine ait mezar al��nl������ bulunmaktad��r.

Arkeolojik a����dan tespiti yap��lan G��m���� semtinde yer alan "B��y��k G��ztepe", Konar�� K��y��nde "Kocatepe", Bar���� Mahallesindeki "K������k G��ztepe", Yukar�� ��iftlik K��y��ndeki "Keten", Yolba���� K��y��nde bulunan "��zenler ve De��irmenciler" t��m��l��sleri ��nemli olanlar��d��r










MİLAS








MİLAS HAKKINDA GENEL BİLGİ


Milas Muğla ilinin ikinci büyük yerleşim bölgesidir. Sodra Dağının eteklerinde kendi adıyla anılan ova üzerinde kurulmuştur. Arkeolojik araştırmalara göre kentin kuruluşu İ.Ö 1.bine kadar uzanmaktadır. Adını rüzgarlar tanrısı Ailos'un soyundan gelen Mylasos'dan alan Milas, önce Karia'nın sonra Menteşe Beyliği'nin başkentliğini yapmıştır.




Milas'ın antik ismi Mylasos ya da Mylasa'dır. Tüm Karia'nın ulusal tanrısı Zeus Karios Mabedi'nin yer aldığı Milas, Kariaların haç yeri durumunda idi . Her yanı mermerlerle kaplı olan kent, haklı olarak "Mabetler Şehri" adını almı?tır Kesintisiz 3 bin yıllık kültür birikiminin izlerini Milas'ın her yerinde görmek mümkündür. Milas'ın sınırları içinde 27 antik kentin kalıntıları vardır.


Bunlardan İasos, Labrabda, Euromos ve Heraklia ziyaret edebilecek olanlarıdır. Ayrıca Milas başka tarihi değerlere de sahiptir. Milas sırasıyla Karia, Bizans, Selçuklu, Menteşe Beyliği ve Osmanlı Uygarlıklarını yaşamıştır. Milas Ege Deniz'inin iki önemli körfezi olan Gökova ve Mandalya Körfezi'ndeki kıyılarıyla yat turizmi açısından önemli bir konuma sahiptir. Kaptan Cousteau buraları gördükten sonra "Dünyada cennet arayan Gökova'da bulur" demiştir. Uluslar arası Milas Havaalanı Milas'a ulaşmanın en kolay yoludur.


MİLAS'TA GEZİLMESİ GEREKEN YERLER


ÇÖLLÜOĞLU HANI


Kentin merkezi bir noktasında, Belen Camiinin hemen yakınındadır. Abdülaziz Ağa tarafından Ağa Camisinin yakınında 1737-1738 yıllarında yapılan medreseye vakfiye olarak 1719-1920 tarihinde inşs ettirilmiş olmasına rağmen bugün özel mülkiyettedir ve büyük ölçüde yıkılmıştır.

Kuzeyde ve güneyde olmak üzere hol şeklinde iki girişi vardır. Güneydeki giriş tam eksende yer alırken güneydeki sağ köşededir.


Bugünkü otellerle eşdeğer bir fonksiyona sahip olan han genel olarak ortada taş döşeli bir avlu ve avlunun etrafında yer alan çift katlı odalardan meyana gelir. Alt kat binek hayvanlarına üst kat ise insanların konaklamaları içindir. Üst katın bütün odalarında ocak ve eşya koymak için duvarın içine açılmış dörtgen niş şeklinde takalar vardır. Üst kat odaları önlük şeklinde düzenlenmiş ahşap direkli sundurmalara açılır. Sundurma alttan ayak ve devşirme sütunlar tarafından desteklenir. Kapıların ve çift çanaklı pecerelerin üst tarafları sağır sivri kemelidir. Soğuk ve güvenlik gibi nedenlerle alt kat pencereleri küçük yapılırken kapılar bunun tersine hayvanların rahat girip çıkabilmeleri için yüksek tutulmuştur. Kuzey doğu cephenin dış tarafında girişleri kötü bir şekilde değişikliğe uğramış esnaf dükkanları yer alır.

Yapı malzemesi olarak taş ve kimisi bezemeli antik devşirme mimari bloklar kullanılmıştır. Kırma çatısı alaturka ( oluklu ) kiremit kaplıdır


GÜMÜŞKESEN MEZAR ANITI

Sodra Dağının doğu yamacındaki antik kent nekropolü (mezarlığı) sahası içinde yer alan ve dönemine ancak kent senetosunun kararıyla yapılabilecek bu ihtişamlı anıt, kuşkusuz Milasın yönetici, komutan gibi üst düzey bir kişiliği ve ailesi için inşa edilmiştir.

Sodra Dağı ocaklarından çıkarılan gri damarlı mermerden inşa edilen mezar yapısı, arazinin meyilli olması nedeniyle elde edilen düz bir platform üzerinde yükselir.Genel olarak gömülerin yapıldığı mezar odası, dinsel törenlerin yapıldığı sütunlarla çevrili orta kat ve bu sütunlar tarafından desteklenen çetı katı olmak üzere üç bölümden oluşur.

Alt katın duvarları dörtgen büyük mermer bloklarla inşa edilmiştir.Batı cephesinde yer alan giriş kapısı tam eksende yer almayıp biraz sola kaymıştır.Mezar odsında, üst yapıyı destekleyen başlıkları silmeli, dörtgen kesitli dört ayak yer alır.Odanın zemininde,zor fark edilebilen izlerden, levhalarla elde edilmiş lahitlerin içine defnedildiklerini anlamak mümkündür.



İkinci katta çatıyı taşıyan sütunlar 13 oranında yivli olup, köşelerde yer alanlar dörtgen kesitli, diğeleri ise oval kesitlidir.Başlıkları akathus (kenger) yaprakları ile bezenmiş olan sütunların aralarının, zamanında ahşap korkuluklarla kapatılmış olduğunu, sütunların üzerindeki küçük nişlerden anamaktayız.

Orta katın zemin dçşemesinin, kuzey tarafında yer alan ve bir huni gibi aşağı doğru daralan delik, burada gerçekleştirilen dinsel törenler esnasında, mezar odasına kutsal sıvı ya da kurban kanı akıtmak için yapılmış olmalıdır.

büyük mermer bloklarının birbiri üzerinden taşırılarak içe doğru daralması sonucu elde edilen çatının tavanı, taşa şekil vermenin üst düzey işçiliğinin yanı sıra, mezarda yatan kişinin önemini vurgularcasına, geometrik ve bitkisel motiflerle bir nakış gibi işlenmiştir.

Genel form itibariyle, dünyanın 7 harikasından birisi olan Halikarnassosdaki Mausoleumu çağrıştırsa da kendine özgüdür ve yakın benzerlerine daha çok Doğu Akdeniz ve Kuzey Mezopotmya(G.Doğu Anadolu)da rastlanır. Mezar yapım tekniği ve mermer süslemelerin karakteristik özelliğinden dolay, M.S. 2. yüzyılın ortalarına (Antoninler dönemi) tarihlendirilmektedir.


BEÇİN KALESİ


Milasın 5 km güneyinde yer alan Beçin Beldesinin girişinde, Milas-Ören youndan sağa sapan bir yolla kalıntılara ulaşmak mümkündür. Platonun kuzey ucundaki dik kayalıkta yer alan kale ise hemen göze çarpar.

Tarih içinde Pezona ( Ortaçağ İtalyan Kaynaklarında) Barçın, Berçin, Peçin ve Beçin ( Türk-İslam Kaynaklarında) gibi değişik isimlerle anılan Beçindeki en eski kalıntılar, Arkaik döneme kadar uzanır. Bugünkü Beçin platosunun kuzey ucundaki kaya kütlesi üzerinde yer alan Ortaçağ kalesinin altında, Arkaik ve Klasik dönemlere ait mimari kalıntılar vardır. Bugünkü Beçin Beldesinin olduğu yerde rastlanan ve Geometik dönemden Roma dönemine kadar uzanan değişik tipteki mezarlar da, Antik döneme tanıklık ederler.Birinci parlak dönemini, Arkaik dönemde yaşadığını anladığımız Beçin, uzun bir ardan sonra bir Türk Beyliği olanvMenteşeoğulları ile ikinci bir parlak dönem daha yaşamıştır.


XIII. yüzyılın ikinci yarısında bölgeyi egemenliği altına alan MenteşeoğullarıvTürkleri, başlangıça Milası merkez olarak seçmiş ancak savunmasının kolay olması, havadar ve bol suları gbi nedenlerle yönetim merkeziniBeçine taşımışlardır.Tacettin Ahmet Gazinin yönetimi boyunca, beyliğin başkentliğini yapa Beçin, 1931 de Osmalı topraklarına katılınca merkez Balata (Milet) taşınmıştır.

Şapel (küçük kilise ) gibi çok az sayıda Bizans kalıntasının görülebildiği Beçinde İç kale, Ahmet Gazi Medresesi ve türbesi, Orhan Bey Camii, Büyük Hamam Bey Konağı, Bey Hamamı, Kızıl-Han, Karapaşa Medresesi, Yelli Camii, Yelli Hmam, Yelli Medrese, ve ilginç mezar taşlarıyla mezarlıklar görülebilecek Türk dönemi kalıntılarıdır.


HERACLEİA


Bir zamanlar liman kenti olan Heraklianın önünde mavi sularıyla Bafa gölü uzanırken, arkasında ürpertici görünüşüyle Beş Parmak Dağları ( antik adıyla Latmos dağları) yükselir. Eski Kent Latmos adıyla şimdiki yerinden biraz daha kuzeydoğuda yer alırken, Hellenistik Dönemin başlarında bugünkü yerine taşınmış ve yarı tanrı kahraman Heraklesin adına istinaden, Herakleia adını almıştır.26 kule tarafından desteklenen 6,5 km.lik surları, birşehrin savunmasına verilen önemin yanı sıra, antik bir israfın da göstergesidir. Son yıllarda keşfedilen prehistorik kaya resimleri ve taştan yapılmış el baltaları bu gizemli coğrafyada yerel dağ tanrı ile bütünleşen bir yaşantının, tarihin yazısız dönemlerine dek uzandığını göstermektedir.


Her biri doğal birer anıt görünümünde olan, devasa kayaların sunduğu gizlenme avantajıyla Latmos Dağları erken dönem hıristiyanlarına da ev sahipliği yapmış ve onları putperest Romalıların acımasızlıından korumuştur.Bu kadar büyüleyici atmosferi olan Herakleianın, Bafanın ve Latmos dağlarının çoban Endymion ile ay tarıçası Selenenin aşkını anlatan mistik bir efsane ile taçlandırılması gayet normal karşılanmalı ve saygı duyulmalıdır.Zaten Bafa Gölü, Antik Çağdaki ismiyle Latmos Körfezi, dağların sinesine usulca sokulan br sevgili gibi değil midir?

Bugün izlenebilen kalıntıların arasında Athena Tapınağı, Agora, Surlar, Mezarlar, Tiyatro, Bouleterion, Endiymion Tapınağı, Yediler Manastırı, adalarda kilise ve Manastır kalıntıları görülebilir.



EUROMOS


Çevrenin Milastan sonra ikinci önemli kenti olan Euromosun kalıntıları, Milas-Söke karayolunun 12.kmsinde ve yolun sağında yer alır.Özellikle tapınak sütunları yoldan rahatlıkla görülebilir.

Tapınak sütunlarından dolayı, yöre halkı arasında "Ayaklı " olarak isimlendirilen kentin adını, ilk kez M.Ö. 5. y.y. da Perslere karşı kurulan Attika-Delos Deniz Birliğine vergi veren şehirlerin listesinde rastlamaktayız. Tarihci Polybiosun ifadelerinden, Euromos adının geniş bir alana verildiğini ve bu alanın olasılıkla Olymos, Khalketor gibi küçük kentleri de kapsadığı anlaşılmaktadır. M.Ö. 5. yy. kayıtlarında Kyramos ya da Hyramos olarak geçen kentin adının güçlü anlama gelen "Euromos" şeklinde değiştirilmesi, Satrap Mausolosun bölgeyihellenleştirme siyaetinin bir sonucu olmalıdır. Bu yazıtlarda çok seyrek de olsa kent adının "Europos" biçiminde geçtiğide bilinmektedir.


Euromosun tarihi Karyanın tarihi coğrafyasına bir paralellik, gösterir. Mylasa ile vatandaşlık anlaşması (sympoliteia) yapan Euromos, zaman zaman Herakleia!nın saldırılarına maruz kalmış ve Mylasanın yardımına başvurmuştur.

En önemli kalıntısı, İmparator Hadrianus (M.S. 117-138) zamanına tarihlenen Zeus tapınağıdır. Tapınakta yapılan kazı çalışmalarında M.Ö. 6. yy.a ait kalıntılar ele geçmiştir. Surlar, tiyatroi agorai lahit mezarlar görülebilecek diğer kalıntılardır




LABRANDA (KOCA YAYLA) ANTİK KENTİ



Milas'ın 18 km. Kuzeydoğusunda, Çomak Dağında bir teras üzerinde kurulmuş olan Labranda'ya Milas'tan stabilize bu yol ulaştırır.Gezginleri, günümüzde antik çağda Mylasa'dan başlayan 8 m. genişliğindeki yol üzerinde döşeme izlerini yer yer görmek mümkündür. Kalıntıları büyük ölçüde korunmuş olan Labranda'da ilk kazılar 1940 yılında başlamıştır. İ.Ö. 4. yüzyılda Karya'da Satraplas döneminde yapılan Zeus Labrandus tapınağı ile ünlüdür.



BALTALI KAPI

Mylasa'nın kuzey kapısıdır. 5 metre yüksekliğinde, 12 metre genişliğindedir. Adını üzerinde bulunan balta figüründen almıştır. M.Ö. ikinci yüzyılda yapılmıştır. Günümüzde bu bölgede pazar kurulmaktadır.

SU KEMERLERİ

Antik çağda Milas'a su, kemerler ile getirilmekteydi. Kemerler Milas'ın kuzey doğusunda yer almaktadır. Kemerlerin yapısı taş işçiliği olup, bu kemerlerin geç Roma devrine ait oldugu anlaşılmaktadır. Kemerler bazı bölgelerde halen ayaktadır.


IASOS (KIYIKIŞLACIK) ANTİK KENTİ


Mitolojiye gore Iasos, Yunanistan'dan gelen Argoslu Kolonistler tarafından, Mandalya körfezinde Güllük'ün karşısında, Kıyıkışlacık köyünde bir yarımada üzerinde karaya çok yakın bir ada üzerine, bir koloni kenti olarak kurulmuştur. Kentin tarihi M.Ö. üç binin sonuna kadar uzanmaktadır. Kentte büyük sur, su kemerleri, mezarlar, tiyatro ve balık pazarı bulunmaktadır. Kent, Milas-izmir karayolundan itibaren 18 km'dir. İlk sakinleri yerli Karyalılardir. Şehrin kurulduğu ada ile kara, zamanla birleşerek, bir yarımada meydana gelmiştir. Iasos, Bizans döneminde piskoposluk merkezi olmuştur. Her yıl İtalyanlar tarafından düzenli kazılar yapılmaktadır. Çıkan eserler Milas Müzesinde sergilenmektedir. Iasos sikkelerinde kentin iki önemli tanrısı olan Apollon ve Artemis tasvirleri vardır. Antik Iasos'tan günümüze şehir surları kalmıştır. Adanın tepesindeki surlar Orta Çağdan kalma surlardır. Şehrin tiyatrosu sağlam olarak günümüze kadar gelebilmiştir. Kentin Nekrapol alanı kent içinde ve dışındaki düzlüklere doğru ovaya yayılmıştır.





ÇEŞME




ÇEŞME HAKKINDA GENEL BİLGİ


Çeşme İzmir'in batısına doğru uzanan Çeşme yarımadası üzerinde yer almaktadır. Güzel tatil beldesi Çeşme bu yarım adanın ucunda İzmir'e takriben 80 km uzaklıkta yer almaktadır. Çeşme'nin adı antik devirlerde Cyssus olarak geçer. Uzun ve kurak bir yazdan, dolayısıyla suya olan arzu ve hasretten ötürü bu bölgedeki çeşmeler çok önem kazanmış ve zamanla adını bu bölgeye vermiştir. Çeşme'de zaman içinde İyonlar, Likyalılar, İranlılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuk Türkleri (Aydınoğulları Beyliği) ve nihayet Osmanlılar hükumranlıklarını sürdürmüştür. Çeşme Limanı ulaşım kolaylığından ve korunmalı konumundan dolayı denizciler için çok önem arzetmiştir. Uzun seneler Osmanlı Donanmasının limanı görevini sürdürmüştür. Bugün için de gerek deniz taşımacılığında ve gerekse deniz yolculuğunda önemli bir role sahiptir. Çeşme'den 6 deniz mili uzaklıktaki Sakız adasına (Yunanistan) ve ayrıca Ancona ve Venediğe (İtalya) düzenli yolcu gemisi ve arabalı vapur seferleri vardır. Çeşme çarşısında gezinti zevklidir. Burada her şeyi bulabilirsiniz.

Çeşme birbirinden güzel koylardan ve yerleşim yerlerinden (Ildır, Şifne, Paşa Limanı, Ilıca, Boyalık, Aya Yorgi, Dalyan, Teke, Pırlanta, Altınkum, Alaçatı) oluşmaktaktadır.


Bu güzel koyların bazılarında çok bakımlı (Seaside, Granada, Sole Mare,vb..) gibi özel plaj tesisleri (Beach Clubs) bulabilirsiniz. Bu özel plaj tesisleri geceleri eğlence mekanlarına dönüşmektedir. Ilıca plajı 2 km uzunluğu, ince ve beyaz kumu, sığ ve turkuvaz renkli deniziyle haklı olarak dünya çapında ün kazanmıştır . ldır koyu ise sadece ressamların tablolarında rastlayabileceğiniz bir romantik güzelliğe sahiptir.


Çeşme yöresi termal kaynaklarından dolayı da meşhurdur. Bu konuda Şifne ve Ilıca öne çıkmaktadır. Çeşitli hastalıklar yanında özellikle her türlü romatizma, kadın ve cilt hastalıkları, karaciğer ve idrar yolları rahatsızlıklarına iyi geldiği söylenen kaynak suyunun sıcaklığı 58˚C olarak verilmektedir. Termal banyolar her zaman hizmetinizded Ildır, Milattan 1000 yıl önce Erythrai diye anılırdı ve İyon Şehirler Birliğinin 12 üyesinden biriydi. Korunmalı limanı sayesinde deniz ticaretinde önemli bir rol oynardı. Ildır'da eski Yunan ve Roma dönemlerine ait eserlerin bulunduğu küçük ve mütevazi bir müzeyi, amfi tiyatroyu, tepedeki kilise kalıntılarını görebilirsiniz.

Ildırı'da (Erythrai)da gözle görülen kalıntıların başında şehir surları gelir. Bunun yanında akropolis ve kuzeyinde tiyatro ve yine akropolisin kuzeyinde yapılan kazılarda ortaya çıkan Hellenistik ve Roma Döneminden kalma villa yapıları, Arkaik Döneme ait Athena tapınağı, Bizans döneminde inşa edilmiş kilise, Cennettepe olarak adlandırılan yerde Roma villası ve mozaikleri, Geç Roma Bizans Döneminde inşa edilmiş hamam yapısı görülebilir.

Ildırı (Erythrai) antik şehrinde yapılan kazı ve araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılan askeri ve sivil yapıları ziyaretçiler ücretsiz olarak ziyaret etmektedirler.

Antika devirlerde İnsanlar Erythrai tepesine çıkıp güneşin batışını hayranlıkla seyrederlermiş. Bu muhteşem olayı bugün daha çok Ildır koyuna ve adacıklara geniş açılı bir görüş sağlayan Manzara Kahvesinde ve Şirin Cafe'de yaşayabilirsiniz.

Alaçatı eskiden kalma binalarının korunması ve dar sokakları ile ön plana çıkmaktadır. Bu ortamda geceleri gezmek, restoran ve cafelerde ay ışığı altında oturup, içkinizi yudumlarken gelen geçeni seyretmek doyumsuzdur. Cumartesi günleri büyük, güzel ve çok sevilen Alaçatı Pazarı gündemi oluşturur. Alaçatı'da dünyanın en güzel ve en tanınmış rüzgar surf'ü merkezlerinden biri bulunmaktadır. Çeşitli Surf Club'lerinin yer aldığı bu merkez bütün dünyanın surfçüleri için büyük bir cazibe merkezi teşkil etmektedir.

Pırlanta plajında ise Kite-Surfing denilen paraşütlü surf yapabilirsiniz.

Dalyan'daki veya Ildır'daki Balık lokantaları çok ünlüdür ve kışın dahi İzmir tarafından ekstra bunun için gelen müşterilerle doludur.

(Not: Bilgiler www.villabanu.com adresinden alınmıştır teşekkürler)





SERİK



SERİK'İN COĞRAFYASI



Serik İlçesi, Ülkemizin 36-37 derece enlem, 31-32 derece boylamları arasında yer almaktadır. Antalya - Mersin karayolu üzerinde, Antalya' nın 38 Km. doğusunda,Manavgat İlçesine 40 km. uzaklıktadır. Akdeniz' de 22 km kıyı şeridine sahip olup; 8 Km. içeride, denizden 26 M. Yüksekliktedir. Kısmen dalgalı ovalık bir arazi üzerinde kurulmuştur. İlçenin yüzölçümü 1.550 Km 2 ' dir. Bunun 45,360 hektarı tarım arazisi, 65.764 hektarı da orman arazisi geri kalan kısmı da vasıfsız yerdir. Serik Antalya ovasının doğuya doğru uzanan bir parçasını teşkil eder. Dağlık kesimlerinde hayvancılık, ormancılık, ova kesimlerinde de ziraatçılık özellikle turfanda sebzecilik yapılmaktadır. Ticari hayatı Antalya şehir merkezine bağlıdır. İlçenin kuzeyinde batı Toros dağları yükselmeye başlar,.

Serik İlçesi batıda; Antalya Merkez İlçe, doğuda; Manavgat İlçesi, kuzeyde; Burdur İline bağlı Bucak ve Isparta İline bağlı Sütçüler İlçeleri, Güneyde; Akdeniz ile çevrilidir.

İlçemizde Akdeniz iklimi hakimdir. Yazlar kurak ve sıcak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Bu iklimin sonucu olarak doğal bitki örtüsü de makilerdir.





SERİK'İN TARİHİ



SERİK İlçesinde İlk yerleşim yeri, M.S.II Yüzyılda Bergama Krallığına bağlı olarak bu günkü Yanköy Köyü yakınlarında bulunan “SİLLYON” (Koçhisar tepesinde) da ve Belkıs köyünde “ASPENDOS” olarak iki yerde kurulmuştur.1817 yıllarında yerleşim bölgelerinin çok aralıklı olması nedeni ile İlçe önceleri “SEYREK” diye anılmış, 1890 yıllarına doğru SERİK olarak adlandırılmıştır. 1900 Yılında bu günkü ilçe merkezinde KÖKEZ adı altında Bucak merkezi olmuştur,. 1926 Yılında da SERİK İlçe olmuştur. Batı Trakya Türkleri Balkan Savaşı sırasında Muhacir olarak; Girit savaşı sırasında da, Girit Türkleri Serik'e gelip yerleşmişlerdir.



GEZİLMESİ GEREKEN YERLER




ASPENDOS ANTİK KENTİ


Antalya -Manavgat yolundan ayrılan asfalt bir yolla Aspendos' a ulaşılır. İlçenin 8 Km. doğusunda, Köprüçayı' nın dağlık bölgesinden düzlüğe ulaştığı yerde M.Ö. 10. Asırda AKALAR tarafından kurulmuş ve antik devrin mamur zengin kentlerinden biridir. Buradaki tiyatro M.S.2. asırda ROMALI' lar tarafından inşaa edilmiştir. Kent biri büyük, biri küçük iki tepe üzerine kurulmuştur. Coğrafyacı Strabon ve Pamponrus Mela, Kentin AGRUSLU' larca kurulduğunu yazarlar. Bölgeye İ.Ö. 1200' den sonra Grek göçleri olmuştur oysa ASPENDOS adının kaynağı Gremlerden önceki yerli Anadolu dilidir. Önemli bir ticaret yolu üzerinde olduğu ve Köprüçay ırmağı ile limana bağlandığı için Aspendos, Her çağda ele geçirilmek istenen kentler arasında yer almıştır. Aspendos' un en önemli yapısı tiyatrosudur. Antik tiyatrolar arasında en iyi şekilde koruna gelmiş bir açık hava tiyatrosudur. Bu tiyatro Anadolu'daki Roma Tiyatrolarının günümüze sahnesi ile ulaşabilen en eski ve sağlam bir örneğidir. Mimarı Aspendos'lu THEODORUS' un oğlu ZENON' dur. ANTONİUS PİU zamanında (138-164) yapılmıştır. Tiyatro , kentin yerli tanrıları ile imparator ailesine sunulmuştur. Yılda binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilmektedir.





SİLLYON ANTİK KENTİ



İlçeye 15 km. uzaklıkta olan Aspendos ve Perge arasında yüksekçe bir tepe üzerinde kurulmuş yerleşim yeridir. Şu an harabe durumundadır. M.S.II. yüzyılda Bergama krallığına bağlı olarak yakın tarihe kadar KARAHİSAR-TEKKE adı ile bu günkü Yanköy Köyü yakınlarında bulunan KOÇHİSAR tepesinde kurulmuştur. Antik devrin en zengin şehirlerinden birisidir. Ayrıca, Kozan Köyünde Pednelissos Kent Harabeleri, Etler Köyünde Kısık Harabeleri, Yumaklar Köyünde Harius Antik Kenti Harabeleri ile benzeri az görülen karakteristik özelliklere sahip, iki katman arası 14 metre derinlikte, yüzyıllardır oluşumu devam eden Akbaş Köyümüzde Zeytintaşı Mağarası , 1 adet Etler Köyünde 2 adet de Kozan Köyünde olmak üzere 3 adet Uçan Su Şelalesi ilçedeki turistik yerlerden bazılarıdır.




KEMER

KEMER HAKKINDA GENEL BİLGİ


Batı Toros Dağları'nın eteklerinde, Antalya iline 43 km. mesafede ve 52 km. kıyı şeridi boyunca uzanan Kemer ilçesi, Türkiye'nin en önemli turizm merkezlerinden biridir. Bugün Kemer'in bulunduğu yerde, 1910'lu yıllarda Eski Köy adı ile bilinen, ve dağlardan gelen seller sonucu göl ve bataklıklardan oluşan bir yerleşim yeri vardı. eski Köy halkı, kendilerini bu sellerden korumak için, dağların eteklerinde 23 km. uzunluğunda, taş duvar ördüler. Sonraları, bu duvar nedeniyle köylerine Kemer diyeceklerdir.

1960'lı yıllara kadar karayolu olmadığı için, ulaşımı sadece deniz yolundan sağlanan Kemer, 1980 sonrasında uygulanan Güney Antalya Turizm Projesi kapsamında yol ve diğer altyapı değerlerine kavuşarak hızla gelişmiş ve bugün Türkiye'nin en gözde turizm merkezlerinden birine dönüşmüştür. Kemer ilçesi ile Kiriş, Tekirova, Çayova, Aslanbucak, Kuzdere, Beycik, Çamyuva, Göynük, Beldibi, Çıralı gibi yerleşim yerleri, antalya turizminden son derece önemli bir yer tutar.

Kemer’ in başta gelen çekiciliklerinden birisi doğal güzelliğidir. Deniz, orman ve dağlar bir noktada birleşmektedir. Denizin berraklığı, ormanın yeşilliği, deniz dalgalarının çam ağaçlarına kadar uzanmasıve çam ağaçlarının plajlarda gölgelik olarak kullanılması oldukça cazip gelmektedir. Beldibi mevkiinden başlayarak Tekirova’ ya kadar olan tüm kıyı tamamen doğal plajdır. Kemer merkezinde bulunan Belediye plajı, yat limanı yanında bulunan Ayışığı plajı. Phaselis plajı gibi yerlerde rahatlıkla denize girmek mümkündür. Konaklama tesislerinin havuz ve plajlarından da ücret karşılığı yararlanmak mümkündür. Kemer’den yakınında bulunan Olympos ve Phaselis antik kentlerine ulaşmak mümkündür. Son yıllarda Söğüt Cuması, Altınkaya, Dere köy gibi yüksek yerlere safari turları da oldukça ilgi çekmektedir. Ayrıca yöredeki diğer çekiciliklerde mağaralardır .
Bu mağaralar : Beldibi mağarası Antalya’nın 27 km güney batısında denizin kıyısındadır. Tarih öncesi kalıntılar da bulunmaktadır. Bir diğer görülmeye değer mağara ise Molla deliği olup. Kemer‘ in batısında yükselen Tahtalı Dağı’nın doğu yamacında yer alır. Bu mağara Kemer – Kumluca karayolu üzerinde bulunan Aşağı kuzdere veya Tekirova köylerinden ancak yaya olarak ulaşmak mümkündür. Her iki köyden de 3 – 4 saat yürümek gerekir.





Kemer’ de spor alanlarının yapılmasına devam edilmektedir. Tesislerin bünyesinde spor tesisi üniteleri bulunmaktadır. Güney Antalya Gelişim Projesinde çok amaçlı spor tesisleri kompleksleri yer almaktadır . Ayrıca su sporları ve dalgıçlık imkanları bulunmaktadır. Antalya Ticaret Limanından başlayarak Çavuş ( Adrasan ) Beldesine kadar olan saha “ Olimpos Bey Dağları Sahil Milli Parkı” dır. Bu bölge içerisinde Topçam, Çaltıcak, Beldibi, Göynük, Kındıl Çeşme , Alacasu , Paselis, Olimpos gibi günü birlik piknik yerleri ve dinlenme tesisleri yer almaktadır. Ayrıca su sporları ve dalgıçlık imkanları da bulunmaktadır. Antalya Ticaret Limanından başlayarak Çavuş (Adrasan) Beldesi’ne kadar olan saha “Olimpos Beydağları Sahil Milli Parkı”dır. Bu bölge içerisinde Topçam, Çaltıçak, Beldibi, Göynük, Kındıl Çeşme, Alacasu, Phasellis ve Olimpos gibi günübirlik piknik yerleri ve dinlenme sahaları yer almaktadır. Kemer halkı yaz aylarında genellikle Gödene Yaylası (Altınyaka), Yeşil Yaylası (Söğüt Cuması), Üçoluk Yaylası ve Belen Yaylası gibi yüksek kesimlere çıkmaktadır. Söğüt Cuması , Torosların üzerinde kurulmuş olup yaz aylarında oldukça meşhur olan Yeşil Yayla , Yağlı Pehlivan Güreşleri geleneksel hale gelmiştir. Kemer Yat Turizmi bakımından önemli bir yere sahiptir. Yaz ve kış aylarında çeşitli ülkelerden gelen yatların bir merkezidir. Gelen yatlar burada günübirlik kaldıkları gibi uzun süre de kalmaktadırlar. 1986 Nisan ayında resmen tüm hizmet birimleriyle devreye giren yat limanı (Park Marina) 100 karada, 200 denizde olmak üzere 300 yat kapasiteli olup, çeşitli üniteler ile 24 saat hizmet vermektedir. Kemer Marinası Avrupa Çevre Eğitim Vakfı (FEEK) tarafından yürütülen Mavi Bayrak Kampanyası tarafından tespit edilen kriterleri sağlayarak 1993 yılında Mavi Bayrak ile ödüllendirilmiştir. Ayrıca Kemer bölgesinde, Kemer (Merkez) Tekirova, Göynük, Beldibi, Çamyuva ve Kiriş sahilleri de Mavi Bayrak almaya hak kazanmıştır. Kemer’den civar koylara günübirlik turlar yapılmaktadır. Genellikle Likya bölgesinde böyle bir gezide ilk önce Phasellis’e gidilir ve ziyaretten sonra Olimposa devem edilebilir. Ayrıca Kemer’den ve Antalya’dan başlayarak “Mavi Yolculuk Turları” yapılabilir. Balıkçılık ufak teknelerle amatör balıkçılık şeklinde yapılmaktadır. Genellikle olta balıkçılığı yapılır.

GEZİLMESİ GEREKEN YERLER


PHASELİS

Antalya-Kumluca karayolunun 57.km.'sinden güneye dönüldüğünde yaklaşık 1 km. sonra Phaselis'e ulaşılır. Kent İ.Ö. VII. yüzyılda Rodos'lular tarafından kurulmuştur. Uzun yıllar Likya'nın doğu kıyısının en önemli liman özelliğini korumuştur. Phaselis'in üç limanı vardır. Kuzey Limanı, Savaş Limanı veya Korunmuş Liman ve Güneş Limanı. Bunlardan en önemlisi güneydekidir. Kentin ortasında 20-24 metre genişliğinde muhteşem bir cadde vardır. Bu caddenin güney ucunda Hadrian Kapısı bulunur. Caddenin iki yanında gezinti yolları ve dükkanlar vardır. Bunların da yakınında Hamamlar, Agora ve Tiyatro gibi kamu yapıları bulunur. Bu yapıların tarihinin İ.Ö. I. ve II. yüzyıla kadar uzandığı ileri sürülmektedir. Kent merkezi ile 70 m. yükseklikteki plato üzerine kurulmuş olan yerleşim yeri arasında su kanalları vardır.



OLYMPOS



Antalya'nın batısında Kemer ile Adrasan arasındadır. Antalya-Kumluca yolunda Phaselis'i geçtikten sonra Çıralı ve Olympos'a giden yolları gösteren iki işaret görülür. Her iki yolla da Olympos'a ulaşılır. Çıralı, Olympos antik kentinin yanındaki köyün adıdır. Olympos İ.Ö. II.yüzyılda kurulmuş bir liman kentidir. İ.S. XV.yüzyıla kadar varlığını korumuştur. Ünlü Bellerophontes efsanesi burada geçmiştir. Antik kent eşsiz güzellikteki bir vadinin iki yakasındadır. Vadi ve kentin denize ulaştığı yerde kumsal çok güzel bir plaj oluşturur. Olympos'dan yaya olarak bir saatte ulaşılabilen Çıralı ilginç bir doğa harikasıdır. Yerli halkın "Yanar" dedikleri bu dağda, doğal gaz sızıntısının oluşturduğu ve binlerce yıldır hiç sönmeden yanan alevler yükselir gökyüzüne. Buraya ilk kez gelenlerin Çıralı Köyü'nden bir rehberle birlikte Yanar'a gitmelerini öneririz.






KEMER SELÇUKLU AV KÖŞKÜ


Antalya- Kumluca karayolunun Kemer girişindeki orman içinde bulunan Selçuklu Av Köşkü, 1230-1248 arası döneme tarihlenmektedir. Yapı, bilinen üç Selçuklu av köşkünden biri olmakla beraber, bölgenin de tek Selçuklu yapısı ve Türk-İslam sanat geleneğinin tek örneği olma özelliğini taşımaktadır.
Köşkün çatısı ile Hz. Süleyman'ın mühürü ve aynı zamanda Tekelioğlu Beyliği'nin (1400) bayrağında bulunan altıgen yıldız kabartmalı taş merdiven Selçuklu döneminden kalan en güzel örnektir.Köşkün giriş kapısı ve ona yakın bulunan duvar yıkılmış olmakla birlikte, çatı ve duvarların büyük bölümü iyi durumdadır.




TLOS

Tlos şehri, Massikytas (Akdağ) eteğinde, bu günkü Döğer ve Yaka Köylerinin bulunduğu, Xenthos (Eşen) Çayı ve vadisine hakim bir yerde kurulmuştur. Efsaneye göre şehrin kurucusu Massikeytas adında kahramandır.Coğrafyacı Strebon'a göre Likya'nın en büyük altı şehrinden biridir.
Tlosun batı ve kuzeyi yalçın kayadır.Bu kayalıklar üzerinde yüz kadar oyulmuş mezar olup,bir çoğuna geçilmez.Bu mezarların çoğu Telmessos'daki kaya mezarlarına benzer.En güzeli ve dikkat çekeni Kemer bucağından gelen yeni yol üzerindeki uçuruma meyletmiş olanıdır.



ARAXA

Bugünkü Ören Köyü yakınlarında kurulmuş bir Likya kentidir. Araxalılar, M.Ö. 2yy. kentlerine saldıran Buban ve Cibyra ile savaşmışlardır. Ören çayı kenarında bir çok Lahit mezar kapağı bulunmaktadır. Ören'den az ilerde, dağlara doğru, olağanüstü bir kaynak vardır.Topraktan çıkar çıkmaz derin, güçlü bir akarsu oluşturur.Bu su köy yakınlarında ana kolla birleşerek akarsuyun yoğunluk ve gücünü büyük oranda artırır.


Beldemizi Eşen çayı ikiye ayırtarak ortasından geçmektedir. Her iki tarafı birbirine bağlayan eski Kemer köprüsü 1770 yıllarında Cezayirli Hasan Paşa tarafından yaptırılmıştır.beldemiz adını bu köprüden almıştır.



ULAŞIM


ANTALYA'NIN DÜNYA ŞEHİRLERİNE OLAN UZAKLIĞI

UZAKLIK
KM

Antalya - Frankurt 2347 km.
Antalya - Kiev 1540 km.
Antalya - Lefkosa 800 km.
Antalya - Londra 2981 km.
Antalya - Milano 2154 km.
Antalya - Moskova 2239 km.
Antalya - Münih 2053 km.
Antalya - New York 8543 km.
Antalya - Paris 2724 km.
Antalya - Roma 1855 km.
Antalya - Taskent 3992 km.
Antalya - Tokyo 9744 km.
Antalya - Viyana 1737 km.
Antalya - Zurih 2244 km.

KEMER'İN BAZI ŞEHİRLERİMİZE OLAN UZAKLIĞI

UZAKLIK
KM

Adana 598 km.
Afyon 410 km.
Ankara 589 km.
Bursa 587 km.
Diyarbakir 1124 km.
Denizli 283 km
Edirne 995 km.
Erzurum 1414 km.
Trabzon 1352 km.
Gaziantep 805 km.
Istanbul 769 km.
Izmir 514 km.
Konya 458 km.
Van 1503 km.
Zonguldak 806 km.

OTOBÜS FİRMALARI
Kamil Koç
Tel: +90 242 814 29 12
Info: Şehirlerarası ulaşım hizmeti.
Akdeniz Seyahat
Tel: +90 242 814 39 39
Info: Şehirlerarası ulaşım hizmeti.
Kas Patara
Tel: +90 242 814 48 88
Info: Kaş ve Fethiye'ya düzenli servis hizmeti.
Kemer Tur
Tel: +90 242 814 20 09
Info: Küçük yerleşim birimlerine ve Antalya'ya düzenli servis hizmeti verir.
Ulusoy
Tel: +90 242 814 47 56
Info: Şehirlerarası ulaşım hizmeti.
Varan Seyahat
Tel: +90 242 814 43 52/43 53
Info: Şehirlerarası ulaşım hizmeti.
Metro Seyahat
Tel: +90 242 814 66 64
Info: Şehirlerarası ulaşım hizmeti.

ARABA ve MOTOR KİRALAMA
Avis
Adres: Ataturk Bulvarı No:8/C Kemer - ANTALYA
Tel: +90 242 814 13 72
Budget Rent A Car
Adres: Liman Cad. Kemer - ANTALYA
Tel: +90 242 814 28 09/21 29
Europcar
Adres: Liman Cad. No:29 Kemer - ANTALYA
Tel: +90 242 814 20 83
Moto Aslanko
Adres: Atatürk Bulvarı Isa Konuk Çarşısı Kemer - ANTALYA
Tel: +90 242 814 20 18

Turizm Danışma Ofisi
Adres: Liman Caddesi, Marina'dan sonra
Tel: +90 242 814 15 36

PARK KEMER MARINA
Tel: +90 242 814 14 92






SİLİFKE

Silifke Doğusunda Erdemli Batısında Gülnar ve Mut ilçeleri ;kuzeyinde Karaman ili; güneyinde Akdeniz ile çevrili şirin bir ilçedir.
Toros Dağlarının eteğinde, Göksu Irmağının iki yakasında kurulmuş bulunan Silifke; Güneydoğu Anadolu, Doğu ve Batı Akdeniz ile İç ve Batı Anadoluyu birbirine bağlayan Devlet Karayolu ağının kavşak noktasında olup , İl merkezi Mersin’e 80 Km. mesafededir.

Silifke'nin Tarihsel Gelişimi

İklim ve coğrafi yapısı ile ilkçağda insanların dikkatini çeken yörede , İ.Ö. VII.yy.da şimdiki Taşucu’ nun olduğu yerde İonlular Holmi adıyla bir koloni kurmuşlardır. Korsanların devamlı baskın ve talanlarından dolayı gelişme imkanı bulamayan Holmi İ.Ö. VII.yy.dan itibaren zayıflamaya başlmıştır.
Büyük İskender'in kumandanlarından ve Suriye Krallığının kurucusu Selefkos Nikator, Holmi şehrinin bu zayıf durumunu fırsat bilerek kolayca ele geçirmiş; halkını da kıyıdaki Holmi’den 12 km içeriye bugünkü Silifke’nin bulunduğu yere nakledip yerleştirerek Selefkos’un Şehri” anlamına gelen Seleukia kentini kurmuştur. Bu, Selefkos Nikator’un kendi adına kurduğu 9 şehirden biri olup varlığını ve yaşamını günümüze kadar sürdürebilmiş tek Seleukia şehridir.
Seleukia , Helenistik dönemde Selefkoslar ve Ptolemeos(Mısır) Krallıkları arasında sıkça el değiştirmiştir.
İ.Ö.I.yy’da Romalıların yönetimine giren kent bu dönemde kale eteklerinden ovaya doğru yayılmış , İmparator Diocletianus (İ.S. 284-305) zamanında oluşturulan ve 10 kenti sınırları içine alan İsauria Eyaletinin başkenti olmuştur. Roma İmparatorluğunun 395 yılında ikiye bölünmesinden sonra Bizans Yönetimine giren Seleukia, Ayatekla ’ nın varlığından dolayı Hristiyanlığın önemli bir hac merkezi konumuna gelmiştir. Bizanslıların elinde iken XIII.yy’da Selçukluların ; XIV.yy’da Karamanoğullarının yönetimine girmiş ; 1471 yılında Gedik Ahmet Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Başlangıçta Seleukia olan adı zamanla değişerek Silifke’ye dönüşmüştür.
Osmanlılar döneminde bazen sancak , bazen vilayet merkezi olmuştur. Kurtuluş savaşından sonra İÇ-EL İli merkezi (1924-1933) olan Silifke 1933’den sonra İçel İline bağlı bir İlçe merkezi durumuna gelmiştir.


Silifke'de Gezi Rehberi



Silifke Kalesi


Temel tespitlerine göre Helenistik veya erken Roma dönemine ait olduğu anlaşılan kale, geçirdiği onarım ve değişiklikler sonucu bugün bir Ortaçağ kalesi görünümündedir. Silifke’ye hakim, 185 m yüksekliğinde bir tepe üzerinde yapılmış olan, etrafı kuru hendekle çevrili oval biçimdeki kalenin içinde kemerli galeriler, su sarnıçları, depolar ve diğer yapı kalıntıları bulunmaktadır. Ünlü gezgin Evliya Çelebi Seyahatname’sinde, XVII. yy’da Silifke Kalesi’nin 23 burcu olduğunu, içinde bir cami ve 60 ev bulunduğunu yazar. Ancak, burçların bir kısmı ve kale içi tamamen yıkık durumda olduğundan tam tespiti yapmak mümkün değildir. Halen görülebilen 10 adet burç mevcuttur.




Taş Köprü


Şehir merkezinin ortasından geçen Göksu (Kalykadnus) Nehri’nin üzerindedir. İ.S. 77 - 78 yıllarında Kilikya Valisi L.Octavius Memor tarafından dönemin imparatoru Vespasianus ve oğulları Titus ile Domitianus adına yaptırılmış olduğu 1870 yılında yapılan bir onarımda bulunan taş kitabeden anlaşılmakta. Yedi gözü bulunan ve Roma uygarlığı örneklerinden biri olan Taşköprü, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde onarım görmüştür.








Roma Tapınağı


Şehir merkezinde bulunan ve doğu ile güney yanlarındaki sütun tabanlıkları orijinal şekilde korunmuş olan tapınağın uzun kenarında 14’er, kısa kenarında 8’er sütun bulunmaktaydı. Ancak, her biri 10 m boyundaki Korint başlıklı bu sütunlardan bugün sadece biri ayakta kalmış olup 3 tanesi de yıkılmış durumda yerdedir. 1980 yılında Kültür Bakanlığı’nca başlatılan kazı çalışmaları aralıklarla devam etmektedir. İ.S. II. yy’da yapılmış olduğu anlaşılan tapınak V. yy’da planında önemli değişiklikler yapılarak kiliseye dönüştürülmüştür. İ.S. V. yy’da yaşamış tarihçi Zosimos “Tapınak, ovadaki ürünlerine musallat olan çekirgelerden kurtulmak için Güneş ve Sanat Tanrısı Apollon’dan yardım isteyen ahali tarafından, çekirgeler Apollon’un gönderdiği kuş sürüsünce yok edilince O’na bir şükran ifadesi olarak yaptırılmıştır” diyorsa da Zeus adına yaptırıldığı da söylenmektedir.




Mozaikli Alan


1980 yılında Kültür Bakanlığı’nca şehir merkezinde yapılan bir kazıda, gymnasium olabileceği tahmin edilen “opus-sectile” tekniğinde yapılmış renkli mozaik tabanlı bir mekan ortaya çıkarılmıştır. İ.S. II. yy Roma dönemine ait olduğu belirlenen bu kalıntıda ayrıca üzeri yazıtlı iki heykel altlığı ile 2 m boyunda başı kopmuş mermer bir imparator heykeli de bulunmuştur. Heykelsiz altlıkların biri üzerindeki yazıtta Silifkeli T. Aelius Aurelius Maron adındaki bir güreşçinin başarıları anlatılmaktadır. Mozaik tabanın ortasında bulunan 1.80 m çapındaki mermer levhada sekiz satırlık bir kitabe vardır. Burada, mermer konuşturularak bir onarım anlatılmakta ve şöyle denilmektedir: “Zamanın aşındırdığı ben taban döşemesini, kadınların sultanı, Ares-sever Zenon’un eşi, düşünceleri ve yaptıklarıyla fevkalade bir insan olan Paulina cömertçe süsledi ve ilgisini esirgemedi benden. Yaşlılık nedeni ile etkileyici özelliğimi yitirmiştim; oysa şimdi bu akıllı ve kusursuz kadın sayesinde mermer süslemeler içinde daha da ışıldıyorum ve külfetli bir yaşlılıktan sonra gençliğe geri dönüyorum”.




Alaeddin Cami

Roma köprüsünün karşısında bulunan cami, Selçuklu sultanlarından Alaaddin Keykubat döneminde yapıldığı için Alaaddin Camii adını almıştır. Şehrin tam merkezinde olduğu için Merkez Camisi olarak ta bilinir.


Reşadiye Camisi

Padişah Sultan Mehmet Reşat zamanında, Nüzhet Paşa tarafından 1912 yılında yaptırılan caminin doğu ve batısında bulunan sundurmaları, başlık ve tabanlıkları Korint tarzında sütunlarla desteklenmiştir. Mermer ve kireçtaşından yontulmuş bu sütunlar Silifke yöresindeki eski kalıntılardan devşirilmiştir.




Poimenius Hamamı Ve Üç Güzeller

Narlıkuyu koyunda hemen deniz kıyısında bulunan hamam IV.yy Roma dönemine aittir. İmparatorluk yönetiminde etkin bir kişi olan Poimenios tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Cennet obruğu içindeki yeraltı deresinin denize ulaştığı yerdeki tatlı su kaynağından yararlanılarak burada yaptırılan hamamın yıkanma bölümünün tabanında yarıtanrıça üç kızkardeş tasvir edilmektedir. Baskın renkleri beyaz, siyah, kahverengi ve sarı olan mozaikte Zeus'’n kızları Aglaia, Euphrosyne ve Thalia çıplak olarak kumru ve keklikler arasında dans ederken görülmektedir. Mozaik tablonun üst kenarındaki Grekçe yazının Türkçesi şöyledir: “Ey konuk dost! Bu mucizeli suyu kimin bulduğunu, saklı kaynağını kimin gün ışığına çıkardığını merak ediyorsan, bil ki O, imparatorların dostu ve Kutsal Adalar’ın dürüst yöneticisi Poimenios’tur”. Yazıttan da anlaşılacağı gibi Poimenios, Roma imparatorları Arcadius ve Honorius’un dostu ve bugünkü Büyükada, Kınalıada ve Heybeliada’nın o dönemlerdeki yöneticisi imiş. Narlıkuyu’dan kuzeye doğru giden asfalt yolun 2. Kilometresinde antik şehir kalıntıları ile mağaraların bulunduğu yere ulaşılır. Roma ve Bizans dönemlerine ait yapı kalıntıları arasında hala ayakta duran üstü hatıllı kapı söğeleri ile taş kemerler, sarnıç ve Cennet Obruğu’nun hemen yanında Zeus Tapınağı bulunmaktadır.


Zeus Tapınağı Ve Kilise


Üç ayrı dönemde hizmet vermiş olan bu tapınak eski Yunan'da tanrıların babası olduğuna inanılan Zeus’un dev ejderha Typhon’a karşı kazandığı zaferin bir simgesi olarak yapılmıştır. Kuzey yan duvarının doğusundaki taşlarda Helenistik ve Roma dönemlerinde görev yapmış 130 din ve devlet adamının isimleri kazınarak yazılmıştır. Bu bilgiler ışığında, tapınağın geç Helenistik veya erken Roma döneminde yapılmış olduğu düşünülebilir. Hristiyanlık döneminde tümüyle yıkılarak, kendi taşları ile kiliseye çevrilmiştir. Kimin adına ve ne zaman yapıldığı kesin bilinmeyen kilise en erken IV.yy; en geç V.yy’dan kalmadır.

Cennet Çukuru


Bir yeraltı deresinin yolaçtığı kimyasal erozyonla tavanın çökmesi sonucu meydana gelmiş büyük bir çukurdur. Elips biçimindeki ağız kısmı çapları 250 m ve 110 m olup derinliği 70 metredir. Çökük tabanının güney ucunda 200 m uzunluğunda ve en derin noktası 135 m olan büyük bir mağara girişi ve bu mağaranın ağzında küçük bir kilise vardır. Kilisenin giriş kapısı üzerindeki 4 satırlık kitabede, bu kilisenin V.yy’da Paulus adında dindar bir kişi tarafından Meryem Ana’ya ithafen yaptırılmış olduğu yazılmaktadır. Cennet çöküğünün içine her biri oldukça geniş 452 basamaklı taş bir merdivenle inilir. Kiliseye 300. basamakta varılır. Kiliseden sonraki mağaranın bitim noktasında mitolojik bir yeraltı deresinin sesi duyulur.




Cehennem Çukuru


Cennet çöküğünün 75 m kuzeyindeki Cehennem çukuru da Cennet çöküğü gibi oluşmuştur. Ağız çember çapları 50 m ve 75 m, derinliği 128 metredir. Kenarları içbükey olduğu için içerisine inmek mümkün olmamaktadır. Mitolojiye göre Zeus, alevler kusan yüz başlı ejderha Typhon’u buradaki bir kavgada yendikten sonra, onu Etna Yanardağı’nın altına sonsuza dek kapatmadan önce bir süre Cehennem çukurunda hapsetmiştir.

Astım - Dilek Mağarası



Cennet çöküğünün 300 m güneybatısındadır. İçine helezonik demir bir merdivenle inilir. Birbirine bağlantılı, toplam uzunluğu 200 metreyi bulan galeriler çok ilginç şekilli dev sarkıt ve dikitlerle süslüdür. İçi ışıklandırılmış olup, mağaranın astımlılara iyi geldiğine inanıldığı ve içinde dilek tutulduğu için Astım - Dilek Mağarası denmiştir. Mağarada sıcaklık ortalaması 15 derece santigrat olup, nem oranı yazın %85, kışın %95’e ulaşır. Cennet ve Cehennem çökükleri ile Astım - Dilek Mağarası çevresindeki ağaç ve çalı dallarına burayı ziyarete gelenler dilek dileyip bez parçası bağlarlar.


Silifke ve Mersin dolaylarında daha burada belirtilmeyen bir çok tarihi mekan ve doğal güzellikler bulunmaktadır. Bunları öğrenmenin en iyi yoluda gidip bizzat gezmektir.
(kaynak: www.silifke.org)