Google
 

MİLAS








MİLAS HAKKINDA GENEL BİLGİ


Milas Muğla ilinin ikinci büyük yerleşim bölgesidir. Sodra Dağının eteklerinde kendi adıyla anılan ova üzerinde kurulmuştur. Arkeolojik araştırmalara göre kentin kuruluşu İ.Ö 1.bine kadar uzanmaktadır. Adını rüzgarlar tanrısı Ailos'un soyundan gelen Mylasos'dan alan Milas, önce Karia'nın sonra Menteşe Beyliği'nin başkentliğini yapmıştır.




Milas'ın antik ismi Mylasos ya da Mylasa'dır. Tüm Karia'nın ulusal tanrısı Zeus Karios Mabedi'nin yer aldığı Milas, Kariaların haç yeri durumunda idi . Her yanı mermerlerle kaplı olan kent, haklı olarak "Mabetler Şehri" adını almı?tır Kesintisiz 3 bin yıllık kültür birikiminin izlerini Milas'ın her yerinde görmek mümkündür. Milas'ın sınırları içinde 27 antik kentin kalıntıları vardır.


Bunlardan İasos, Labrabda, Euromos ve Heraklia ziyaret edebilecek olanlarıdır. Ayrıca Milas başka tarihi değerlere de sahiptir. Milas sırasıyla Karia, Bizans, Selçuklu, Menteşe Beyliği ve Osmanlı Uygarlıklarını yaşamıştır. Milas Ege Deniz'inin iki önemli körfezi olan Gökova ve Mandalya Körfezi'ndeki kıyılarıyla yat turizmi açısından önemli bir konuma sahiptir. Kaptan Cousteau buraları gördükten sonra "Dünyada cennet arayan Gökova'da bulur" demiştir. Uluslar arası Milas Havaalanı Milas'a ulaşmanın en kolay yoludur.


MİLAS'TA GEZİLMESİ GEREKEN YERLER


ÇÖLLÜOĞLU HANI


Kentin merkezi bir noktasında, Belen Camiinin hemen yakınındadır. Abdülaziz Ağa tarafından Ağa Camisinin yakınında 1737-1738 yıllarında yapılan medreseye vakfiye olarak 1719-1920 tarihinde inşs ettirilmiş olmasına rağmen bugün özel mülkiyettedir ve büyük ölçüde yıkılmıştır.

Kuzeyde ve güneyde olmak üzere hol şeklinde iki girişi vardır. Güneydeki giriş tam eksende yer alırken güneydeki sağ köşededir.


Bugünkü otellerle eşdeğer bir fonksiyona sahip olan han genel olarak ortada taş döşeli bir avlu ve avlunun etrafında yer alan çift katlı odalardan meyana gelir. Alt kat binek hayvanlarına üst kat ise insanların konaklamaları içindir. Üst katın bütün odalarında ocak ve eşya koymak için duvarın içine açılmış dörtgen niş şeklinde takalar vardır. Üst kat odaları önlük şeklinde düzenlenmiş ahşap direkli sundurmalara açılır. Sundurma alttan ayak ve devşirme sütunlar tarafından desteklenir. Kapıların ve çift çanaklı pecerelerin üst tarafları sağır sivri kemelidir. Soğuk ve güvenlik gibi nedenlerle alt kat pencereleri küçük yapılırken kapılar bunun tersine hayvanların rahat girip çıkabilmeleri için yüksek tutulmuştur. Kuzey doğu cephenin dış tarafında girişleri kötü bir şekilde değişikliğe uğramış esnaf dükkanları yer alır.

Yapı malzemesi olarak taş ve kimisi bezemeli antik devşirme mimari bloklar kullanılmıştır. Kırma çatısı alaturka ( oluklu ) kiremit kaplıdır


GÜMÜŞKESEN MEZAR ANITI

Sodra Dağının doğu yamacındaki antik kent nekropolü (mezarlığı) sahası içinde yer alan ve dönemine ancak kent senetosunun kararıyla yapılabilecek bu ihtişamlı anıt, kuşkusuz Milasın yönetici, komutan gibi üst düzey bir kişiliği ve ailesi için inşa edilmiştir.

Sodra Dağı ocaklarından çıkarılan gri damarlı mermerden inşa edilen mezar yapısı, arazinin meyilli olması nedeniyle elde edilen düz bir platform üzerinde yükselir.Genel olarak gömülerin yapıldığı mezar odası, dinsel törenlerin yapıldığı sütunlarla çevrili orta kat ve bu sütunlar tarafından desteklenen çetı katı olmak üzere üç bölümden oluşur.

Alt katın duvarları dörtgen büyük mermer bloklarla inşa edilmiştir.Batı cephesinde yer alan giriş kapısı tam eksende yer almayıp biraz sola kaymıştır.Mezar odsında, üst yapıyı destekleyen başlıkları silmeli, dörtgen kesitli dört ayak yer alır.Odanın zemininde,zor fark edilebilen izlerden, levhalarla elde edilmiş lahitlerin içine defnedildiklerini anlamak mümkündür.



İkinci katta çatıyı taşıyan sütunlar 13 oranında yivli olup, köşelerde yer alanlar dörtgen kesitli, diğeleri ise oval kesitlidir.Başlıkları akathus (kenger) yaprakları ile bezenmiş olan sütunların aralarının, zamanında ahşap korkuluklarla kapatılmış olduğunu, sütunların üzerindeki küçük nişlerden anamaktayız.

Orta katın zemin dçşemesinin, kuzey tarafında yer alan ve bir huni gibi aşağı doğru daralan delik, burada gerçekleştirilen dinsel törenler esnasında, mezar odasına kutsal sıvı ya da kurban kanı akıtmak için yapılmış olmalıdır.

büyük mermer bloklarının birbiri üzerinden taşırılarak içe doğru daralması sonucu elde edilen çatının tavanı, taşa şekil vermenin üst düzey işçiliğinin yanı sıra, mezarda yatan kişinin önemini vurgularcasına, geometrik ve bitkisel motiflerle bir nakış gibi işlenmiştir.

Genel form itibariyle, dünyanın 7 harikasından birisi olan Halikarnassosdaki Mausoleumu çağrıştırsa da kendine özgüdür ve yakın benzerlerine daha çok Doğu Akdeniz ve Kuzey Mezopotmya(G.Doğu Anadolu)da rastlanır. Mezar yapım tekniği ve mermer süslemelerin karakteristik özelliğinden dolay, M.S. 2. yüzyılın ortalarına (Antoninler dönemi) tarihlendirilmektedir.


BEÇİN KALESİ


Milasın 5 km güneyinde yer alan Beçin Beldesinin girişinde, Milas-Ören youndan sağa sapan bir yolla kalıntılara ulaşmak mümkündür. Platonun kuzey ucundaki dik kayalıkta yer alan kale ise hemen göze çarpar.

Tarih içinde Pezona ( Ortaçağ İtalyan Kaynaklarında) Barçın, Berçin, Peçin ve Beçin ( Türk-İslam Kaynaklarında) gibi değişik isimlerle anılan Beçindeki en eski kalıntılar, Arkaik döneme kadar uzanır. Bugünkü Beçin platosunun kuzey ucundaki kaya kütlesi üzerinde yer alan Ortaçağ kalesinin altında, Arkaik ve Klasik dönemlere ait mimari kalıntılar vardır. Bugünkü Beçin Beldesinin olduğu yerde rastlanan ve Geometik dönemden Roma dönemine kadar uzanan değişik tipteki mezarlar da, Antik döneme tanıklık ederler.Birinci parlak dönemini, Arkaik dönemde yaşadığını anladığımız Beçin, uzun bir ardan sonra bir Türk Beyliği olanvMenteşeoğulları ile ikinci bir parlak dönem daha yaşamıştır.


XIII. yüzyılın ikinci yarısında bölgeyi egemenliği altına alan MenteşeoğullarıvTürkleri, başlangıça Milası merkez olarak seçmiş ancak savunmasının kolay olması, havadar ve bol suları gbi nedenlerle yönetim merkeziniBeçine taşımışlardır.Tacettin Ahmet Gazinin yönetimi boyunca, beyliğin başkentliğini yapa Beçin, 1931 de Osmalı topraklarına katılınca merkez Balata (Milet) taşınmıştır.

Şapel (küçük kilise ) gibi çok az sayıda Bizans kalıntasının görülebildiği Beçinde İç kale, Ahmet Gazi Medresesi ve türbesi, Orhan Bey Camii, Büyük Hamam Bey Konağı, Bey Hamamı, Kızıl-Han, Karapaşa Medresesi, Yelli Camii, Yelli Hmam, Yelli Medrese, ve ilginç mezar taşlarıyla mezarlıklar görülebilecek Türk dönemi kalıntılarıdır.


HERACLEİA


Bir zamanlar liman kenti olan Heraklianın önünde mavi sularıyla Bafa gölü uzanırken, arkasında ürpertici görünüşüyle Beş Parmak Dağları ( antik adıyla Latmos dağları) yükselir. Eski Kent Latmos adıyla şimdiki yerinden biraz daha kuzeydoğuda yer alırken, Hellenistik Dönemin başlarında bugünkü yerine taşınmış ve yarı tanrı kahraman Heraklesin adına istinaden, Herakleia adını almıştır.26 kule tarafından desteklenen 6,5 km.lik surları, birşehrin savunmasına verilen önemin yanı sıra, antik bir israfın da göstergesidir. Son yıllarda keşfedilen prehistorik kaya resimleri ve taştan yapılmış el baltaları bu gizemli coğrafyada yerel dağ tanrı ile bütünleşen bir yaşantının, tarihin yazısız dönemlerine dek uzandığını göstermektedir.


Her biri doğal birer anıt görünümünde olan, devasa kayaların sunduğu gizlenme avantajıyla Latmos Dağları erken dönem hıristiyanlarına da ev sahipliği yapmış ve onları putperest Romalıların acımasızlıından korumuştur.Bu kadar büyüleyici atmosferi olan Herakleianın, Bafanın ve Latmos dağlarının çoban Endymion ile ay tarıçası Selenenin aşkını anlatan mistik bir efsane ile taçlandırılması gayet normal karşılanmalı ve saygı duyulmalıdır.Zaten Bafa Gölü, Antik Çağdaki ismiyle Latmos Körfezi, dağların sinesine usulca sokulan br sevgili gibi değil midir?

Bugün izlenebilen kalıntıların arasında Athena Tapınağı, Agora, Surlar, Mezarlar, Tiyatro, Bouleterion, Endiymion Tapınağı, Yediler Manastırı, adalarda kilise ve Manastır kalıntıları görülebilir.



EUROMOS


Çevrenin Milastan sonra ikinci önemli kenti olan Euromosun kalıntıları, Milas-Söke karayolunun 12.kmsinde ve yolun sağında yer alır.Özellikle tapınak sütunları yoldan rahatlıkla görülebilir.

Tapınak sütunlarından dolayı, yöre halkı arasında "Ayaklı " olarak isimlendirilen kentin adını, ilk kez M.Ö. 5. y.y. da Perslere karşı kurulan Attika-Delos Deniz Birliğine vergi veren şehirlerin listesinde rastlamaktayız. Tarihci Polybiosun ifadelerinden, Euromos adının geniş bir alana verildiğini ve bu alanın olasılıkla Olymos, Khalketor gibi küçük kentleri de kapsadığı anlaşılmaktadır. M.Ö. 5. yy. kayıtlarında Kyramos ya da Hyramos olarak geçen kentin adının güçlü anlama gelen "Euromos" şeklinde değiştirilmesi, Satrap Mausolosun bölgeyihellenleştirme siyaetinin bir sonucu olmalıdır. Bu yazıtlarda çok seyrek de olsa kent adının "Europos" biçiminde geçtiğide bilinmektedir.


Euromosun tarihi Karyanın tarihi coğrafyasına bir paralellik, gösterir. Mylasa ile vatandaşlık anlaşması (sympoliteia) yapan Euromos, zaman zaman Herakleia!nın saldırılarına maruz kalmış ve Mylasanın yardımına başvurmuştur.

En önemli kalıntısı, İmparator Hadrianus (M.S. 117-138) zamanına tarihlenen Zeus tapınağıdır. Tapınakta yapılan kazı çalışmalarında M.Ö. 6. yy.a ait kalıntılar ele geçmiştir. Surlar, tiyatroi agorai lahit mezarlar görülebilecek diğer kalıntılardır




LABRANDA (KOCA YAYLA) ANTİK KENTİ



Milas'ın 18 km. Kuzeydoğusunda, Çomak Dağında bir teras üzerinde kurulmuş olan Labranda'ya Milas'tan stabilize bu yol ulaştırır.Gezginleri, günümüzde antik çağda Mylasa'dan başlayan 8 m. genişliğindeki yol üzerinde döşeme izlerini yer yer görmek mümkündür. Kalıntıları büyük ölçüde korunmuş olan Labranda'da ilk kazılar 1940 yılında başlamıştır. İ.Ö. 4. yüzyılda Karya'da Satraplas döneminde yapılan Zeus Labrandus tapınağı ile ünlüdür.



BALTALI KAPI

Mylasa'nın kuzey kapısıdır. 5 metre yüksekliğinde, 12 metre genişliğindedir. Adını üzerinde bulunan balta figüründen almıştır. M.Ö. ikinci yüzyılda yapılmıştır. Günümüzde bu bölgede pazar kurulmaktadır.

SU KEMERLERİ

Antik çağda Milas'a su, kemerler ile getirilmekteydi. Kemerler Milas'ın kuzey doğusunda yer almaktadır. Kemerlerin yapısı taş işçiliği olup, bu kemerlerin geç Roma devrine ait oldugu anlaşılmaktadır. Kemerler bazı bölgelerde halen ayaktadır.


IASOS (KIYIKIŞLACIK) ANTİK KENTİ


Mitolojiye gore Iasos, Yunanistan'dan gelen Argoslu Kolonistler tarafından, Mandalya körfezinde Güllük'ün karşısında, Kıyıkışlacık köyünde bir yarımada üzerinde karaya çok yakın bir ada üzerine, bir koloni kenti olarak kurulmuştur. Kentin tarihi M.Ö. üç binin sonuna kadar uzanmaktadır. Kentte büyük sur, su kemerleri, mezarlar, tiyatro ve balık pazarı bulunmaktadır. Kent, Milas-izmir karayolundan itibaren 18 km'dir. İlk sakinleri yerli Karyalılardir. Şehrin kurulduğu ada ile kara, zamanla birleşerek, bir yarımada meydana gelmiştir. Iasos, Bizans döneminde piskoposluk merkezi olmuştur. Her yıl İtalyanlar tarafından düzenli kazılar yapılmaktadır. Çıkan eserler Milas Müzesinde sergilenmektedir. Iasos sikkelerinde kentin iki önemli tanrısı olan Apollon ve Artemis tasvirleri vardır. Antik Iasos'tan günümüze şehir surları kalmıştır. Adanın tepesindeki surlar Orta Çağdan kalma surlardır. Şehrin tiyatrosu sağlam olarak günümüze kadar gelebilmiştir. Kentin Nekrapol alanı kent içinde ve dışındaki düzlüklere doğru ovaya yayılmıştır.





ÇEŞME




ÇEŞME HAKKINDA GENEL BİLGİ


Çeşme İzmir'in batısına doğru uzanan Çeşme yarımadası üzerinde yer almaktadır. Güzel tatil beldesi Çeşme bu yarım adanın ucunda İzmir'e takriben 80 km uzaklıkta yer almaktadır. Çeşme'nin adı antik devirlerde Cyssus olarak geçer. Uzun ve kurak bir yazdan, dolayısıyla suya olan arzu ve hasretten ötürü bu bölgedeki çeşmeler çok önem kazanmış ve zamanla adını bu bölgeye vermiştir. Çeşme'de zaman içinde İyonlar, Likyalılar, İranlılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuk Türkleri (Aydınoğulları Beyliği) ve nihayet Osmanlılar hükumranlıklarını sürdürmüştür. Çeşme Limanı ulaşım kolaylığından ve korunmalı konumundan dolayı denizciler için çok önem arzetmiştir. Uzun seneler Osmanlı Donanmasının limanı görevini sürdürmüştür. Bugün için de gerek deniz taşımacılığında ve gerekse deniz yolculuğunda önemli bir role sahiptir. Çeşme'den 6 deniz mili uzaklıktaki Sakız adasına (Yunanistan) ve ayrıca Ancona ve Venediğe (İtalya) düzenli yolcu gemisi ve arabalı vapur seferleri vardır. Çeşme çarşısında gezinti zevklidir. Burada her şeyi bulabilirsiniz.

Çeşme birbirinden güzel koylardan ve yerleşim yerlerinden (Ildır, Şifne, Paşa Limanı, Ilıca, Boyalık, Aya Yorgi, Dalyan, Teke, Pırlanta, Altınkum, Alaçatı) oluşmaktaktadır.


Bu güzel koyların bazılarında çok bakımlı (Seaside, Granada, Sole Mare,vb..) gibi özel plaj tesisleri (Beach Clubs) bulabilirsiniz. Bu özel plaj tesisleri geceleri eğlence mekanlarına dönüşmektedir. Ilıca plajı 2 km uzunluğu, ince ve beyaz kumu, sığ ve turkuvaz renkli deniziyle haklı olarak dünya çapında ün kazanmıştır . ldır koyu ise sadece ressamların tablolarında rastlayabileceğiniz bir romantik güzelliğe sahiptir.


Çeşme yöresi termal kaynaklarından dolayı da meşhurdur. Bu konuda Şifne ve Ilıca öne çıkmaktadır. Çeşitli hastalıklar yanında özellikle her türlü romatizma, kadın ve cilt hastalıkları, karaciğer ve idrar yolları rahatsızlıklarına iyi geldiği söylenen kaynak suyunun sıcaklığı 58˚C olarak verilmektedir. Termal banyolar her zaman hizmetinizded Ildır, Milattan 1000 yıl önce Erythrai diye anılırdı ve İyon Şehirler Birliğinin 12 üyesinden biriydi. Korunmalı limanı sayesinde deniz ticaretinde önemli bir rol oynardı. Ildır'da eski Yunan ve Roma dönemlerine ait eserlerin bulunduğu küçük ve mütevazi bir müzeyi, amfi tiyatroyu, tepedeki kilise kalıntılarını görebilirsiniz.

Ildırı'da (Erythrai)da gözle görülen kalıntıların başında şehir surları gelir. Bunun yanında akropolis ve kuzeyinde tiyatro ve yine akropolisin kuzeyinde yapılan kazılarda ortaya çıkan Hellenistik ve Roma Döneminden kalma villa yapıları, Arkaik Döneme ait Athena tapınağı, Bizans döneminde inşa edilmiş kilise, Cennettepe olarak adlandırılan yerde Roma villası ve mozaikleri, Geç Roma Bizans Döneminde inşa edilmiş hamam yapısı görülebilir.

Ildırı (Erythrai) antik şehrinde yapılan kazı ve araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılan askeri ve sivil yapıları ziyaretçiler ücretsiz olarak ziyaret etmektedirler.

Antika devirlerde İnsanlar Erythrai tepesine çıkıp güneşin batışını hayranlıkla seyrederlermiş. Bu muhteşem olayı bugün daha çok Ildır koyuna ve adacıklara geniş açılı bir görüş sağlayan Manzara Kahvesinde ve Şirin Cafe'de yaşayabilirsiniz.

Alaçatı eskiden kalma binalarının korunması ve dar sokakları ile ön plana çıkmaktadır. Bu ortamda geceleri gezmek, restoran ve cafelerde ay ışığı altında oturup, içkinizi yudumlarken gelen geçeni seyretmek doyumsuzdur. Cumartesi günleri büyük, güzel ve çok sevilen Alaçatı Pazarı gündemi oluşturur. Alaçatı'da dünyanın en güzel ve en tanınmış rüzgar surf'ü merkezlerinden biri bulunmaktadır. Çeşitli Surf Club'lerinin yer aldığı bu merkez bütün dünyanın surfçüleri için büyük bir cazibe merkezi teşkil etmektedir.

Pırlanta plajında ise Kite-Surfing denilen paraşütlü surf yapabilirsiniz.

Dalyan'daki veya Ildır'daki Balık lokantaları çok ünlüdür ve kışın dahi İzmir tarafından ekstra bunun için gelen müşterilerle doludur.

(Not: Bilgiler www.villabanu.com adresinden alınmıştır teşekkürler)





SERİK



SERİK'İN COĞRAFYASI



Serik İlçesi, Ülkemizin 36-37 derece enlem, 31-32 derece boylamları arasında yer almaktadır. Antalya - Mersin karayolu üzerinde, Antalya' nın 38 Km. doğusunda,Manavgat İlçesine 40 km. uzaklıktadır. Akdeniz' de 22 km kıyı şeridine sahip olup; 8 Km. içeride, denizden 26 M. Yüksekliktedir. Kısmen dalgalı ovalık bir arazi üzerinde kurulmuştur. İlçenin yüzölçümü 1.550 Km 2 ' dir. Bunun 45,360 hektarı tarım arazisi, 65.764 hektarı da orman arazisi geri kalan kısmı da vasıfsız yerdir. Serik Antalya ovasının doğuya doğru uzanan bir parçasını teşkil eder. Dağlık kesimlerinde hayvancılık, ormancılık, ova kesimlerinde de ziraatçılık özellikle turfanda sebzecilik yapılmaktadır. Ticari hayatı Antalya şehir merkezine bağlıdır. İlçenin kuzeyinde batı Toros dağları yükselmeye başlar,.

Serik İlçesi batıda; Antalya Merkez İlçe, doğuda; Manavgat İlçesi, kuzeyde; Burdur İline bağlı Bucak ve Isparta İline bağlı Sütçüler İlçeleri, Güneyde; Akdeniz ile çevrilidir.

İlçemizde Akdeniz iklimi hakimdir. Yazlar kurak ve sıcak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Bu iklimin sonucu olarak doğal bitki örtüsü de makilerdir.





SERİK'İN TARİHİ



SERİK İlçesinde İlk yerleşim yeri, M.S.II Yüzyılda Bergama Krallığına bağlı olarak bu günkü Yanköy Köyü yakınlarında bulunan “SİLLYON” (Koçhisar tepesinde) da ve Belkıs köyünde “ASPENDOS” olarak iki yerde kurulmuştur.1817 yıllarında yerleşim bölgelerinin çok aralıklı olması nedeni ile İlçe önceleri “SEYREK” diye anılmış, 1890 yıllarına doğru SERİK olarak adlandırılmıştır. 1900 Yılında bu günkü ilçe merkezinde KÖKEZ adı altında Bucak merkezi olmuştur,. 1926 Yılında da SERİK İlçe olmuştur. Batı Trakya Türkleri Balkan Savaşı sırasında Muhacir olarak; Girit savaşı sırasında da, Girit Türkleri Serik'e gelip yerleşmişlerdir.



GEZİLMESİ GEREKEN YERLER




ASPENDOS ANTİK KENTİ


Antalya -Manavgat yolundan ayrılan asfalt bir yolla Aspendos' a ulaşılır. İlçenin 8 Km. doğusunda, Köprüçayı' nın dağlık bölgesinden düzlüğe ulaştığı yerde M.Ö. 10. Asırda AKALAR tarafından kurulmuş ve antik devrin mamur zengin kentlerinden biridir. Buradaki tiyatro M.S.2. asırda ROMALI' lar tarafından inşaa edilmiştir. Kent biri büyük, biri küçük iki tepe üzerine kurulmuştur. Coğrafyacı Strabon ve Pamponrus Mela, Kentin AGRUSLU' larca kurulduğunu yazarlar. Bölgeye İ.Ö. 1200' den sonra Grek göçleri olmuştur oysa ASPENDOS adının kaynağı Gremlerden önceki yerli Anadolu dilidir. Önemli bir ticaret yolu üzerinde olduğu ve Köprüçay ırmağı ile limana bağlandığı için Aspendos, Her çağda ele geçirilmek istenen kentler arasında yer almıştır. Aspendos' un en önemli yapısı tiyatrosudur. Antik tiyatrolar arasında en iyi şekilde koruna gelmiş bir açık hava tiyatrosudur. Bu tiyatro Anadolu'daki Roma Tiyatrolarının günümüze sahnesi ile ulaşabilen en eski ve sağlam bir örneğidir. Mimarı Aspendos'lu THEODORUS' un oğlu ZENON' dur. ANTONİUS PİU zamanında (138-164) yapılmıştır. Tiyatro , kentin yerli tanrıları ile imparator ailesine sunulmuştur. Yılda binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilmektedir.





SİLLYON ANTİK KENTİ



İlçeye 15 km. uzaklıkta olan Aspendos ve Perge arasında yüksekçe bir tepe üzerinde kurulmuş yerleşim yeridir. Şu an harabe durumundadır. M.S.II. yüzyılda Bergama krallığına bağlı olarak yakın tarihe kadar KARAHİSAR-TEKKE adı ile bu günkü Yanköy Köyü yakınlarında bulunan KOÇHİSAR tepesinde kurulmuştur. Antik devrin en zengin şehirlerinden birisidir. Ayrıca, Kozan Köyünde Pednelissos Kent Harabeleri, Etler Köyünde Kısık Harabeleri, Yumaklar Köyünde Harius Antik Kenti Harabeleri ile benzeri az görülen karakteristik özelliklere sahip, iki katman arası 14 metre derinlikte, yüzyıllardır oluşumu devam eden Akbaş Köyümüzde Zeytintaşı Mağarası , 1 adet Etler Köyünde 2 adet de Kozan Köyünde olmak üzere 3 adet Uçan Su Şelalesi ilçedeki turistik yerlerden bazılarıdır.